Nizamettin Elçi: Kolberlerin Katledilmeleri Üzerine...

Birilerinin misafir niyetine evinize gelip, kendisini ev sahibi ilan etmesi ve size de misafir muamelesinde bulunması veya birilerinin gelip bir ailenin arazisini dört-beş parçaya bölüp aralarına duvar örmesi ve sonrasında buna itiraz edenleri, bu duvarı kabul etmeyenleri de haneye tecavüz veya arazi ihlali ile suçlamak kabul edilemez bir zorbalıktır.

05.01.2023, Per - 06:34

Nizamettin Elçi: Kolberlerin Katledilmeleri Üzerine...
Haberi Paylaş

Kolbar, Kürtçe yük taşıyan anlamında kullanılan bir kelimedir. Medyada bu isim yaygın olarak Kolber diye geçmektedir.

Senelerdir bu emekçi insanların sınırda acımasızca katledilmeleriyle ilgili haberleri okuyoruz. Çoğu kez bu haberlerin ayrıntısını üzüntümden dolayı okuyamamışımdır.

Bir milletin kendi yurdunda, kadim topraklarında kaçak, kaçakçı, terörist muamelesi görmesi gerçekten çok hazin, çok trajik ve çok acıklı bir hikayedir.

Birilerinin misafir niyetine evinize gelip, kendisini ev sahibi ilan etmesi ve size de misafir muamelesinde bulunması veya birilerinin gelip bir ailenin arazisini dört-beş parçaya bölüp aralarına duvar örmesi ve sonrasında buna itiraz edenleri, bu duvarı kabul etmeyenleri de haneye tecavüz veya arazi ihlali ile suçlamak kabul edilemez bir zorbalıktır.

Aslında zor değil bu zulüm ve zorbalıkla bezenmiş hikayeyi değiştirmek fakat bunu zorlaştıranlar, buna sessiz ve tepkisiz kalıp bunun devamına sebep olanlardır.

Zor değil bu gidişatı değiştirmek. Yeterki iradeni, yeterki çabanı, gayretini, emeğini kendin milletin ve ülken lehinde kullan.

Her milletin kendi milli hesaplarını yaptığı bir dönemde Kürdlerin de bu hesabı değil bir asır sonrası, bir salise sonrasına bile bırakmaları kanımca İlahi bir cezayı gerektirecek mahiyettedir. Çünkü din insana aklını kullanmasını, akletmesini öğütler. Akılsızları ise yerer.

Unutma, iradeni başkaları lehine ve kendi aleyhine kullanman seni başkaları nazarında sadece yem hükmüne ve değerine indirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Sen hiç bir zaman başkası olamazsın. Olmak istesende başkası olamazsın. Çünkü başkası seni kendi veya kendinden değil, seni sadece sen olarak görecektir. İşin dikkat çekici tarafıda seni sen olarak kabul etmeyecektir. Çünkü o şekil bir kabul ediş bile zalimin hesabına gelmeyecek ve nefsine ağır gelecektir.

Yapman gereken tek şey senin de benliğine, milli kimliğine ve bağrında yaşamını idame ettiğin topraklarına ve seni diğer milletlerden ayırt eden diline sahip çıkmandır. Bunun aksi yönde hareket etmen veya farklı bir beklenti içinde olman sadece körlük ve başkasına hizmet ve köleliktir.

Her şeyin bir hukuku vardır. Bu hukukun bir hiyerarşisi, bir silsilesi, bir öncelik sırası vardır. Önce kendimizden başlayarak akraba, komşu, köy, kasaba, ilçe, il ve ülke insanlarının hukukuna kadar... Bunların hukukunu bırakıp daha ötedeki başkalarına hizmet etmenin götürüsü getirisinden katbekat daha fazladır. Çünkü bu sapmanın sonucunda biri alçaldıkça diğeri yükselecektir.

İyilik olmasın, fedakarlık yapılmasın demiyorum. En baştan başlayarak herkesin hakkettiği kadarı olan hakkına hukukuna riayet edilmelidir diyorum.

Kürd kültürüne ait çok değerli bir atasözü vardır. \"Suwarê xelkê her pîyaye.\" Başkasının süvarisi elbet yayadır. Yani, süvari olsan bile, eğer bineğin sana ait değilse en nihayetinde yaya kalmaya mahkumsun. İyisimi sen bu başkasına ait binek ile gururlanmayı bırak da biran önce kendine bir binek edinmeye bak.

Kurdistan ülkesinde son iki asırdır kan ölüm, hapis ve sürgünler hiç bir zaman bitmedi. Yok mu akleden.

Kan ölüm, hapis ve sürgünler bizim kaderimiz değil. Bu bizim yaşadıklarımızdan dersler çıkarmayıp akletmeyişimizin yani akılsızlığımızın çok bariz, çok açık-seçik, ayan-beyan bir resmidir, bir sonucudur.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (a.s.) “Mü’min bir yılan deliğinden iki defa ısırılmaz” sözü anlatmak istediğimizin anlaşılması için yeterlidir sanırım.

Peygamber aynı mahiyetteki bir musibetin ikinci bir tekrarını bile bir Mümine yakıştıramazken; Kürdlerin aynı mahiyetteki musibetlere, birkaç asırlık bir zaman diliminde, onlarca defa maruz kalmalarına rağmen hala gerektiği kadar akletmemeleri çok vahim bir durumdur.

Eğer biz de önceliklerimizi, aciliyetlerimizi en sona bırakmasaydık belki de bugün kendi vatanımızda kaçak, kaçakçı, terörist muamelesine maruz kalmayacaktık. Yok mu akleden.

Eğer biz de milletimizin ve ülkemizin üzerimizdeki hakkına riayet etseydik ve bu hakkı gözetseydik belki de bu içler acısı halde bulunmuyor olabilirdik. O dile getirdiğim haklar hiyerarşisinde en sonda olması gereken hakları en öne; en önde olması gereken hakları da en sona bırakmasaydık, bize terörist ve kaçakçı diyenlerin kendileri Kurdistan topraklarında bugün Kürd milletine hizmet eden çalışanlar olacaktı belkide onların esamesi bile okunmayacaktı.

Akıl ve zeka ayrı şeylerdir. Herkesin az veya çok zekası olabilir. Ama her zeki insan akıllı değildir. Birinin zekası az olsa bile çok zeki olan birinden daha fazla zekasından istifade ediyorsa o akıllıdır.

Bizler Kürd milleti olarak zeki olsak bile bu durumda akıllı değiliz. Evet belki biraz akletmeye başladık ama bu aklediş bu girdaptan çıkışımız için yeterli değildir. Tarihten, yaşadıklarımızdan daha fazla dersler çıkarmalıyız. Saldırı en çok neye, nereye oluyor buna odaklanmalıyız, ona sahip çıkmalıyız ve onu korumalıyız.

Nizamettin Elçi

Nerina Azad
Bu haber toplam: 2007 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:40:08
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x