Avrupa Araştırma Heyetinin 1. Raporu (2006)

Cinayetin üzerinden bir ay geçtikten sonra, Kani Yılmaz ve Sabri Tori’nin öldürülmesi üzerine devam eden araştırmalarda ulaşılan gerçekler<br><br>Uluslar arası medya ve Kürt internet siteleri, Kani Yılmaz ve Sabri Tori’nin, 11 Şubat 2006.

12.02.2014, Çar - 08:24

 Avrupa Araştırma Heyetinin 1. Raporu (2006)
Haberi Paylaş
Cinayetin üzerinden bir ay geçtikten sonra, Kani Yılmaz ve Sabri Tori’nin öldürülmesi üzerine devam eden araştırmalarda ulaşılan gerçekler

Uluslar arası medya ve Kürt internet siteleri, Kani Yılmaz ve Sabri Tori’nin, 11 Şubat 2006 günü saat 10 sıralarında Süleymaniye’de arabalarına konulan bir bombanın patlamasıyla öldürülmesi üzerine geniş yorumlarda bulundular. Ortada ifade edilen birçok gerçek olsa da, çok fazla spekülasyon ve gerçekdışı bildirimler de sözkonusu oldu.

Uluslar arası araştırmacılar, yerel Kürt yetkilileriyle, cinayetten hemen sonra olay yerine ve kurbanların taşındığı morga gitmiş olan tanıklarla konuştular; Kani Yılmaz’ın yakın arkadaşlarıyla , akrabalarıyla ve hala süren soruşturmayı yürütmekte olan emniyet yetkilileriyle tartıştılar.

1. Olay mahaline ulaşan tanıklar, Kürt bomba uzmanları ve çekilen resimlerin kanıtladığı üzere, patlama, Kani Yılmaz’ın aracı ana otoyoldan yan bir yola geçmek isterken, tam virajı aldığı anda olmuştur. O sabah arabanın çalıştırılmaya başlanması sırasında bir sorun olduğu farkedilmiş; ve Kani tam araba tamirinin yapıldığı küçük bir sanayi sitesine dönmek üzereyken patlama meydana gelmiştir.

2. Patlama teknik bir sorundan veya bir kablo arızasından meydana gelmedi, arabanın elektrik kabloları patlamadan sonra da sağlam olduğu görüldü. Araba, başlangıçta açıklandığı gibi herhangi bir benzin istasyonunun yakınında da değildi.

3. Araba enkazından ve yangının oluşma biçiminin ispatladığı üzere, patlayıcı tam olarak sürücü koltuğunun arkasına yerleştirilmişti. Arabanın üst çatısı patlama sonucu koparak uzağa fırlamıştı; Kani Yılmaz’ın oturduğu sürücü koltuğunun arkasına asılı olan ceketi de yanmamış halde arabanın çatısıyla birlikte uzağa fırlamıştı. Ortaya çıkan yüksek ısı herşeyi kömüre çevirecek kadar yüksekti. Kani Yılmaz’ın yanmamış ceketi ve yanmış sağ ayakkabısı ile, patlama alanından ve patlamanın merkezinden alınan örnekler, uluslar arası bir uzman heyeti taraıından incelenmektedir; bu incelemenin sonuç raporu tamamlandığında her iki kurbanın akrabaları ile avukatlarına gönderilecektir.

4. Aynı arabada seyahat eden ve olayın tanığı olan Hogır, Asayiş tarafından serbest bırakılmıştır. O da Veli Çat (sanık Numan) ile birlikte arabanın arka bölümünde oturuyordu (onunla birlikte arabadan inmişti), olaydan sonra kurbanların arkadaşları yaşayan kazazadeleri aradıklarında Hogir onlara hemen geri dönmüştü. Kurbanın arkadaşlarıyla birlikte morga gitmişti. Hogir, Kani Yılmaz’ın arabasından indikten hemen sonra, Numan’ın kendisinin önüsıra uzaklaştığını ve Internet kafeye gideceğini söylediğini ve arabadan indikten yaklaşık bir dakika sonra bir patlama duyduğunu anlatmıştır. Uzaktan bir duman bulutunun yükseldiğini görmüş ama bunu arabayla bağlantılandıramamıştı. Yanındakiler olaydan sonra onun şok bir durumda olduğunu gözlemlediler. Öte yandan sanık Veli Çat (Numan), olaydan iki kez telefonla aranmış ve çağrılmış, hastane morguna gelmek üzere yolda olduğunu söylemiştir; ancak yarım saat sonra yeniden arandığında telefonunu kapattığı anlaşılmış ve bir daha izine raslanmamıştır. O, yola çıkarken almayı unuttuğu kimlik kartını istetmiş, kart kendisine ulaştırılmıştır; bu kimliği kontrol noktalarında göstererek şehirden çıkmış olması mümkündür.

5. Veli Çat (Numan) birçok nedenden dolayı gerçek sanıktır: PKK’den ayrılmış olanları belirttiği üzere, daha önceden Karayılan’a bağlı özel kuvvetler üyesidir; Kani Yılmaz eskiden onun babasıyla birlikte Diyarbakır cezaevinde kalmıştır ve yakın arkadaşıdır. Bu nedenle, önceki yıl, Veli Çat PKK’den ayrıldığını söylediğinde, Kani Yılmaz onun babasıyla olan yakınlığından dolayı, onu iyi niyetle kanatları altına almış ve onu Seyid Sadık’taki kampa yerleştirmiştir. Veli Çat burada Rewşen adlı bir bayanla evlenmiştir ve eşi şu anda altı aylık hamiledir. Kendisiyle PWD tarafından yapılan, kaydedilen ve yayınlanan bir konuşmaya göre, eşi Rewşen, Veli Çat Kani Yılmaz ile birlikte Seyit Sadık’tan ayrıldıktan sonra ikinci bir arabayla kimlik kartını ona ulaştırmış, sonradan eşi kimliğinin kendisine ulaştığını ve kısa süre sonra döneceğini söylemiştir. Ancak dönmemiştir. Olaydan iki gün sonra Çat, kamptan tanıdığı başka bir kişiye telefon etmiş, şimdi Karayılan’ın yanında olduğunu ve cinayeti işlemekten başka bir seçeneğinin olmadığını söylemiştir. Onunla konuşan kişinin ifadeleri de kayıt altına alınmıştır.

6. Kaniş Yılmaz’ın kampa gittiği gece, Çat’ın gelen telefonlara cevap verir halde garip bir tarzda kamptan çıkması karısının kuşkusunu uyandırdı; eşi, sonradan onun Serdar kod adlı bir Kürdün telefon çağrısı üzerine geceyarısı çıktığını ve iki saat kadar dışarıda kaldığını ifade etti. Asayiş Serdar’ın bağlantılarını ve son zamanlardaki hareketlerini araştırıyor. O da kaçtı. Yine Asayiş Veli Çat (Numan) ve Serdar’a ait telefon ve email belgelerini inceliyor, ancak süren soruşturmada delillerin emniyet altında olması gerekçesiyle, bu konuda henüz herhangi resmi bir açıklama yapmıyor.

7. Kani Yılmaz öldürülmeden iki gün önce, Abdullah Öcalan’ın teslim edilmesinin 7. yıldönümünde “PKK’nin yeni cinayetler planladığı” ve bu tarzda muhaliflerine bir mesaj vermek istediği konusunda uyarılar almıştı. O bu uyarıları birçok kişiyle sözlü olarak tartıştı ve kendi el yazısıyla yazdığı 10 Şubat 2006 tarihli yazısı PWD tarafından yayınlandı. Bu belge, son zamanlardaki tehditlerin kaynağı konusunda bir kanıt olarak kaldı.

8. Kani Yılmaz defalarca avukatlarını ve insan hakları örgütlerini arayarak PKK’nin bir ölüm listesi hazırladığını ve kendi adının da bu listede olduğunu belirtmişti.

9. Önceki yıl aynı dönemde, Öcalan’ın teslim alınma yıldönümüne doğru giderken, PKK ve PÇDK Kemal Şahin’i öldürmüştü; Kani Yılmaz ve Sabri Tori suikastinden sadece 11 gün sonra, 22 Şubat 2006 günü, bu cinayetle bağlantılı olarak yargılanan yedi kişi, Süleymaniye’deki Kürdistan Bölge Hükümeti mahkemelerince ölüm cezası kararı verildi. Katillerin politik kimlikleri PKK ve PÇDK üyeleri olarak ifade edildi. Katiller suçlarını itiraf ettiler.

10. Bir yıldır süren davadan sonra verilen mahkumiyet kararı ve ölüm cezası, bazı yorumcular tarafından, bu türden eylemlerin Kürdistan’da tolerans görmeyeceğine ilişkin, PKK ve PÇDK’ye bir mesaj olarak yorumlandı. YNK politburo sözcüsü, 23 Şubat 2006 günü, suikastten sonra PÇDK bürolarının kapatılacağını ifade etti, ancak şimdiye kadar bu konuda herhangi bir girişim olmadı.

11. PKK Konsey üyesi Cemil Bayık’ın Avrupa’daki Kongra Gel kongresine gönderdiği bir mesajda, ve kendisiyle yapılan söyleşilerde “ihanetçilerin tasfiye edilmesinin zorunlu olduğu” ifade edildi.

12. Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla gerçekleştirdiği görüşmelerin tarihleri ve detayları yayınlanmış ve aylar öncesinden bu tür planların birer belgesi olarak insan hakları örgütlerinin dikkatine sunulmuştu; bu görüşme notlarında Öcalan, 2004 yılında PKK’de ayrılanları tehdit ediyordu.

13. PKK’yi yüksek sesle eleştiren ve Türkiye Kürtlerinin ulusal birliğinin demokratik bir platformunu oluşturmaya çalışanlar da tehdit edilmişti; bunlardan Hikmet Fidan, ifade edildiğine göre PKK tarafından, 6 Haziran 2005 tarihinde Diyarbakır’da öldürüldü. Fidan’ın oğlu açıkça Abdullah Öcalan’ı bundan sorumlu olmakla suçladı.

14. Kani Yılmaz ve diğerleri Haziran 2004’te PKK’den koptuktan ve PWD’nin kurulması sonra beş kişi öldürüldü; kopanlar şiddete dönmeyi açıkça reddediyorlar; PKK’ye alternatif belirgin bir muhalefet oluşturacak tarzda, açıkça diğer Kürt siyasi parti ve kişilikleriyle bir ulusal birlik platformu oluşturmaya çalışıyorlar. Hepsi de, PKK’nin ölüm listesinde adlarının olduğuna, Irak ve Türkiye’de kendi yaşam güvenlikleri açısından PKK’nin en büyük tehdidi oluşturduğuna inanıyorlar. Avrupa’da örgütten kopanlar da tehdit ediliyorlar ve tutucu PKK’lilerin saldırı riski altında bulunuyorlar.

15. Kani Yılmaz ve Sabri Tori’nin aileleri, arkadaşları ve yasal temsilcileri Kürdistan bölge yetkililerinden adaletin yerine getirilmesini; bu ülkede yaşayan yurttaş, mülteci ve yerel hükümetin koruması altında olan misafirlerin yaşam haklarının korunması için gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmasını istediler. Kürdistan Bölge Hükümeti, Kürt partilerinin ifade özgürlüğü haklarını garanti altına almalıdır. Kürt varlığına karşı siyasal cinayetlere tolerans gösterilmemelidir.

16. Öldürülen PWD üyelerinin aileleri ve arkadaşları şunları ifade ediyor: Diğer siyasal partiler gibi, PWD’nin de, örgütlenme ve, Türkiye Kürtlerine daha iyi bir gelecek sağlanması için hedeflerinde silahlı mücadeleyi reddetme hakkına sahiptir. PWD’nin PKK ile düşünce farklılıkları, PKK’ye, muhalefeti susturmak için bu partiye saldırma ve üyelerini öldürme hakkını vermez.

17. Karayılan ve yandaşlarının, Kürtlerin hakları için kendileriyle omuz omuza otuz yıl mücadele etmiş olan Kani Yılmaz’ın vahşice öldürülmesi konusunda üzüntü veya kaygı belirtmemiş olmaları, çok şey ifade ediyor. Tehditlerin zamanlaması, bu kanlı suikastlere karışanların kimlikleri ve örgütsel bağlantıları, ve muhaliflerine ve ayrılanlara karşı görevlendirilerek Kürdistan ve Avrupaya gönderilen timler, PKK’nin ne yapacağını açıkça gösteriyor. Bu türden tavırlar, sadece Kürt halkının özgürlük ve eşitlik davasının adının karalanmasına hizmet ediyor.

11 Mart 2006

Avrupa Araştırma Heyetinin 2. Raporu

İngiltere Analytichem Adli Laboratuvar Araştırması Sonuçları, Kani Yılmaz Ve Sabri Tori’nin Arabanın Bombalanması Yoluyla Katledilmelerinde Nitro Patlayıcı Kullanıldığını Belgeliyor

Yoğun araştırmalar sonucunda, bugün İngiltere’nin Analytichem adlı bir adli araştırma laboratuvarı bir rapor açıklayarak, Kani Yılmaz’ın arabasında katledilirken giydiği bir ayakkabının üzerinde nitro patlayıcının varlığını belgeledi.

Yanmış ayakkabı Kani Yılmaz’ın kullanmış olduğu Daewoo arabanın kalıntılarında bırakılmış, ancak bu potansiyel kanıt, Irak Kürdistan’ındaki Süleymaniye’de, 11 Şubat 2006 günü işlenen çifte cinayeti araştırmakla sorumlu olan YNK emniyet müdürlüğünün Kürt yetkilileri tarafından ihmal edilmişti. Araba, Süleymaniye’de bir sanayi sitesine dönen virajda, sanık Numan (Veli Çat) tarafından, kendisi arabadan indikten sonraki birkaç dakika içinde yoğun patlama ve onu izleyen ateş topu ile havaya uçurularak Kani Yılmaz ve Sabri Tori öldürülmüştü.

Adli laboratuvar sonuçları, araba içindeki patlamanın ani şiddetlendirilmesi için nitrat patlayıcı RDX maddesinin kullanıldığını kanıtlamıştır.

ADB güçlerinin Irak’ı işgal ettikleri dönemde, Baas Partisinin eski bir fabrika deposundan büyük miktarda RDX maddesinin kaybolduğu bildirilmişti, bu madde kesinlikle kayıtdışı kara pazarda dolaşıma girmişti. Öte yandan, RDX maddesinin Çin ve İran tarafından büyük miktarlarda üretilip satıldığı biliniyor ve belirtildiğine göre Türk ordusu tarafından da kullanılıyor. RDX, C-4 patlayıcısının ana maddesidir ve Irak’taki patlayıcı yüklü araba eylemlerinde büyük oranda rastlanan bir patlayıcıdır.

Adli laboratuvar sonuçları kendilerine bildirilen Kani Yılmaz’ın ailesi ve akrabaları, buna hakları olmasına rağmen, Kürt yetkililerin olayın araştırılması süreci konusunda görüş bildirmediklerini ve bunların Kürdistan’da güvenlikten sorumlu arkadaşlarının herhangi bir adli laboratuvar araştırması yapmaktan ve Kandil konusundaki şüpheleri izlemekten kaçındıkları için üzgün olduklarını ilettiklerini ifade etmişlerdir.

Nisan 2006’da, YNK’nin Çawdêr gazetesinde yayınlanan bir haberde, Kani Yılmaz ve Sabri Tori cinayetleri sanığının ölü bulunduğunu bildirmiş, ancak bu bilginin kaynağı ve diğer hayati önem taşıyan detaylar konusunda ayrıntı vermemiştir.

PKK’den radikal bir kopuşla ayrılan ve iyi tanınan birçok kişi, PKK içinde oldukları zamana ait kendi eski deneyimlerine dayanarak, Kani Yılmaz’ı öldürmesi için emir verilen sanık Numan (Veli Çat)’ın da bu eylemini gerçekleştirdikten sonra örgüt tarafından öldürüleceğini tahmin ettiklerini söylemişlerdi. Kani Yılmaz’ın öldürülmesinden bir yıl önce aynı dönemde, PWD’li radikal PKK muhaliflerinden Kemalê Sor’un öldürülmesi üzerine yakalanan ve uzun süreli bir araştırma ve mahkeme sürecinden sonra ömür boyu hapis cezasına mahkum edilen sanıkların tümünün, PKK ve onun Irak’ta üslenen alt örgütü PÇDK’ye bağlı oldukları kanıtlanmıştı. Her iki cinayet de, 15 Şubat 1999’da yakalanarak Türkiye’ye iade edilen ve her ne hikmetse Türk Genelkurmayının kontrolündeki İmralı adasında hapsedildiği yerden PKK’yi yönetmeye devam eden Abdullah Öcalan’ın yakalanma yıldönümünde gerçekleştirilmişti.

Kani Yılmaz ve Sabri Tori siyasi cinayetleri, 11 Şubat 2006’da Kürdistan’ın YNK kontrolü altındaki Soran bölgesinde gerçekleştirilmişti. YNK, kendi koruması altındaki bu insanların hayatlarından sorumlu olduğu halde, katilleri suçlayıcı tarzda kamuoyuna herhangi bir açıklamada bulunmamış ve Kani Yılmaz’ın Almanya’daki avukatlarının ve ailesinin açıklama istemlerine rağmen rapor vermemiştir.

Kani Yılmaz’ın ailesi, YNK’nin Kani Yılmaz ve Sabri Tori cinayetlerinin soruşturma sürecini açıklama konusundaki sorumluluklarını yerine getirmeye yönelik çağrılarını yeniden vurguluyor, ve bu barbarca politik cinayetin yerine getirilmesi için verilen talimatlar konusunda elde ettikleri kanıtları açıklamaya çağırıyor.

Birçok kanıtın yaygın olarak ortaya çıkardığı üzere, Kani Yılmaz, Sabri Tori, Kemalê Sor ve Sîpan Rojhilat, PKK’nin İmralı talimatlarını ve yeniden silahlı mücadeleye dönüşü reddettikleri, ve 2004 Haziranında PKK’den ayrılarak Kürdistan Yurtsever Demokratik Partisininin kuruluşuna öncülük ettikleri için, PKK tarafından katledilmişlerdir.

BEN VE ZAMAN

Konuşmalarım fısıltıydı bir zamanlar
ben fısıltıları betona çizerdim
geceler amansız
geceler dost değil
geceler, yaralı bir hayvan gibi gelirdi üstüme
zindanda çoktan bir kaç asrın sığmayacağı kadar çoktan
ya da Temmuz kadar dün; böyleydi yaşam
oysa şimdi bileği bükülmez gün doğumlarındayım
mermi mekanizmada durmuyor artık
zulmün kelepçesi kırılan
ülkemin sisi dağılan
dağlara yürüyen öfkeyi çizmek isterdim can
çünkü dağların doruklarında umut
umut bir nazlı çınar, çınar bedenli kahramanlar
yani tarihe yürüyen bir an, bir halk can yüreği kavgada atan
ellerimi bırakma can ellerim ellerinde yeşersin
gözyaşlarını gözbebeklerinde kurutsun analar
kıpkızıl botan çiçekleri devşirsin çocuklar
varsın kar yolları kapasın
yanıbaşımda halaya duran bir gelecek
ellerimi uzatsam ellerim Gabar’a değecek
dile gelmesi zor, can
dile gelmesi zor
anlatamaz güneş büyük sevdalar ve bahar
ben sevmedim hiç bir sevi
halkımın yanında bir nefer olmak kadar...


KANİ YILMAZ
18 MAYIS 1992
Nerina Azad
Bu haber toplam: 4206 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:58:56
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x