Ziya Gökalp'ın büyük çilesi KÜRTLER ve Türklere kurmuş olduğu tuzak! -2

Türk milliyetçiliğini azdıracak seviyede alevlendireceğim. Böyle olunca bırakın Kürtlerin hak-hukuklarını kabul edip vermesini, varlığını bile inkar edecekler. Başlarını ezdirecek seviyesine geldiğinde bu sefer Kürtler çaresiz bir vaziyette isyan edecekler. O zaman Kürtlük milli şuuru oluşacak ve uluslaşma safhası başlayıp ayrılma ihtiyacını hissedecekler.

Yahya Munis

21.04.2019, Paz | 08:16

Ziya Gökalp'ın büyük çilesi KÜRTLER ve Türklere kurmuş olduğu tuzak! -2
Makaleyi Paylaş

Gökalp'ın “Kürtler üzerine kafa yoruşu ve incelemeleri, süreklilik niteliğini hiç bir zaman yitirmedi." Nitekim ölmeden bir kaç ay önce bile, 1924 yılında Cumhuriyet Gazetesinde yazmış olduğu makalede: "Eskiden beri zihnimi meşgul eden bir mesele var: KÜRTLER..." diyerek, Kürtlerin geleceğine ilişkin görüşlerini aktarır.

“Geçirdiğim dehşetli buhranı burada uzun uzun yazacak değilim” diye devam eden Ziya Gökalp’in, hem fiziksel yaşamını, hem düşünce dünyasını önemli ölçüde etkileyecek olan bu olaya dikkat çekmektedir. (Rohat; Ziya Gökalp'ın büyük çilesi KÜRTLER kitabı, sayfa: 11)

Hatta Türkçülüğe geçiş yapmadan önce, Kürtleri siyasallaştırıp onlara bir ulus bilincini oluşturması için, “Kürtçülüğün esasları” adı altında kitap yazma gereğini bile duyuyor ve yazıyor. (https://www.yenisafak.com/arsiv/1999/haziran/11/yazarlar/islamoglu/)

Fakat tüm bu uğraşlara rağmen kendini Kürtlere kabul ettiremiyor. Kabul ettiremeyince de bu işi tersine yapmaya karar veriyor.

Ziya Gökalp’ın yakın arkadaşı ve hemşehrisi Diyarbakır Paşazadelerden Kadri Cemil Paşa bu konuyla ilgili Ziya Gökalp’la anısını mealen şu şekilde anlatıyor:

“Ziya Gökalp’la beraber İstanbul’da kalıyorduk. Beraber Kürtçülükle uğraşıyorduk. Ziya, Kürtleri kendi başkanlığında bir araya getirerek bir Kürt devleti kurmak için var gücüyle çalışıyordu. Bunun için Diyarbakır ile İstanbul arasında mekik dokuyordu. Fakat bir türlü muvafık olamıyordu.

Bir gün bana, bu konuyla ilgili son bir defa Diyarbakır'a gideceğim. Muvaffak olursam oldum, olamasam bu konuda stratejimi değiştireceğim” deyince,

“nasıl bir strateji düşünüyorsun?” diye sorduğumda,

Bana; “bu işi tersine yapacağım” dedi ve hayretle, “nasıl yani?”

“Anladığım kadarıyla Kürtlere telkinle, anlatmakla Kürtlük milli şuurunu aşılamak, özellikle “bir Kürdün” ağzıyla çok zor. Çünkü Kürtler, “onları ulusallaştırma ve ulusal değerlere ulaştıracak milli kahramanlarına, yani “kendi milli değerlerine” değer veren bir yapıya sahip olmadığı için, genel olarak Kürt toplumu uluslaşmanın önemini anlama kapasitesi bakımından hazır değildir. Bunun için bu işi tersine yapmayı düşünüyorum. O da Türk milliyetçiliğini körüklemekten geçer.”

Bu konuyu daha detaylandırmak için yine sordum.

“Nasıl yani?” Konuyu şöyle açıkladı;

“Türk milliyetçiliğini azdıracak seviyede alevlendireceğim. Böyle olunca bırakın Kürtlerin hak-hukuklarını kabul edip vermesini, varlığını bile inkar edecekler. Başlarını ezdirecek seviyesine geldiğinde bu sefer Kürtler çaresiz bir vaziyette isyan edecekler. O zaman Kürtlük milli şuuru oluşacak ve uluslaşma safhası başlayıp ayrılma ihtiyacını hissedecekler.”

Gerçekten böyle yaptı. Diyarbakır dönüşünde, (Türlere karşı inandırıcı olması için,) “Kürtlük izini ortadan kaldırması için, Kürtlükle ilgi elinde ne kadar materyal varsa hepsini yaktı. Ve azılı bir Türk milliyetçi hareketi başlattı.” Nitekim daha sonra bu konularda beraber çalıştığı "Halil Hayali" ve diğer "Kürtçü arkadaşları" bu çalışmaların dokümanlarını kendisinden istediğinde; "bunların hepsini yaktım" cevabını veriyor. (Rohat; Ziya Gökalp'ın büyük çilesi KÜRTLER kitabı, sayfa: 46-50)

Ve bildiğimiz Ziya Gökalp ortaya çıkmış oldu.

Nitekim “Diyarbekir’de görevli bir Türk Subayı olan Binbaşı Halit” bey de, 1900’ların başında “Kürtçülüğün Kâbesi” olarak bilinen Diyarbekir’de doğmuş olan Ziya Gökalp’in, otoriter Türk milliyetçiliğini benimsemiş bir rejimin fikir babası olma sürecini başlatan, ilgilenenler için (merak konusu olması gerekmez mi? Nitekim bunun farkına varanlar için) hep merak konusu olagelmiştir.”

Nitekim Robat’da adı geçen “Ziya Gökalp'ın büyük çilesi KÜRTLER kitabında; “Türkçülüğün esaslarını belirleyen birisinin Kürtler arasından çıkması da, bana daima kocaman bir paradoks (çelişki) olarak görüldü.”

Doğrudur, Kürtler açısında, “Gökalp’in düşüncelerinin yarattığı yıkımın sonuçları ortadadır.” Fakat yukarda belirttiğimiz gibi, Kürtlerin ulusal bince varması için Gökalp’ın bunu amaçlayıp göze aldığını yazmamışmıydık?

“Kürt kimliğini inkar etmesi ve Turan hayallerine kapılması Ziya Gökalp’i bayağı rahatsız edecektir.” Kürt Ziya ile Türk Ziya’nın çekişmesi, onu hem ruhsal olarak, hem de fizik olarak önemli ölçüde yıpratır. Henüz 48 yaşında olmasına rağmen, bu şokun etkisinden bir türlü kurtulamayarak, genç yaşta ölür. (Rohat, age)

Fakat evvelden Kürtlerin ulusal bince ulaşması için yapmış olduğu planlama gereği bunu göze aldığını görüyoruz. Ve bir nevi kendini feda ediyor.

“Kürd Teavün ve Terakkî Cemiyeti (KTTC),”

1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edilince, sürgünde bulunan meşrutiyet taraftarı Kürt aydınlardan bir kısmı İstanbul’a döner ve “Kürt Teavün ve Terakkî Cemiyeti (KTTC)” isimli bir dernek kurarlar. KTTC’nin, Diyarbekir Müftüsü Subhi Efendi’nin başkanı olduğu Diyarbekir şubesi 13.000 kişilik halkın yoğun katılımı ile açılışı gerçekleşir.

Aynı dönemde Diyarbekir’de ortaya çıkan bir başka dernek, “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) Diyarbekir Şubesi” ismini taşımakta ve başında Mehmed Ziya Bey (Ziya Gökalp) bulunmaktadır. II. Meşrutiyet’in başlarında Ziya Gökalp’in KTTC ve Kürt siyasi oluşumları ile ilişkileri iyidir. KTTC’nin yayın organı olan Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi’nde (KTTG) Ziya Gökalp’in bir şiiri yayımlanmıştır…

Meşrutiyet’in ilanı, Diyarbekir ve Kürdistan’ın genelinde olumlu bir atmosfer meydana getirir. Diyarbekir’de İTC yöneticileri ve Osmanlı zabitlerinin bir kısmı açıkça “artık okullarda Kürt dili ile öğrenim yapılacağını” ifade ederler.

Diyarbekir Cezaevinden 79 kişinin tahliye edildiği gün yaptığı konuşmada Yüzbaşı Mazhar Efendi;

“… bundan böyle Kürtçe kitapların yazılacağını, Kürtçe gazetelerin neşir olunacağını, mekteblerde Kürt lisanıyla ilim ve ma’rifet öğretileceğini” söyler. Aynı konuşma Kürtçe olarak da Peymân Gazetesi imtiyaz sahibi Şükrü Efendi tarafından da yapılır. Sonra bu konuşma Türkçe ve Kürtçe olarak Peymân Gazetesi’nde yayımlanır. Peymân’ı, Ziya Gökalp yönetmektedir ve Malmîsanij’a göre bu konuşma Ziya Gökalp’in kaleminden çıkmıştır. Kürdistan’da bir gazetede yayımlanan ilk Kürtçe yazı olan bu metin Ziya Gökalp’in, İTC’nin Selanik’teki kongresine katılmadan önceki son yazısıdır.

Ziya Gökalp’in o dönem Kürt ulusçuluğu ve Kürt ulusalcıları ile ilişkisini anlamak için iki önemli bilgi daha var:

Birincisi; Ziya Gökalp’in dayısının oğlu Pirinççizade Feyzi 1909’da Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi KTTG’ye yazdığı bir mektupta Kürt dili ile ilgili çalışmalardan bahseder. Mektup’ta Ziya Gökalp’in “on yıllık çalışmaları sonunda hazırladığı Kürtçe atasözleri ile dilbilgisini ve bir Kürtçe sözlüğü” yakında yayımlayacağı da yazılıdır.

Bu bilgiyi doğrulayan başka bir bilgi de var, şöyle ki: Musa Anter Hatıralarım isimli kitabında, Halil Hayali’den aldığı dokümanın içinde Ziya Gökalp’in kendi eliyle yazdığı Kürtçe Gramer’in de bulunduğunu, fakat Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi’nin başka belgelerle birlikte buna da el koyduğunu, sonra yakıldığının kendisine bildirildiğini anlatır.

Pirinççizade Feyzi’nin mektubunda Ziya Gökalp’in bu çalışmaları Hanili Salih Bey (Salih Begê Hênî) ile birlikte yürüttüğü de yazılıdır. Ziya Gökalp’in bir zamanlar en iyi arkadaşlarından olan ve bir müddet Maden müftülüğü de yapmış olan Salih Beg, daha sonra 1925 (Şeyh Said İsyanı) Kürt Ayaklanması’nda yakalanarak idam edilir.”

Mahkemede kendisine; “Kürt İstiklâli fikrinin” nereden geldiğini sorulurken, “Meşrutiyet devrinden önce Diyarbekir’de mukim oldukları sırada, sonradan Türk milliyetçisi olan şair ve mütefekkir bir zat (Ziya Gökalp) ve başka arkadaşlarla buluşup şiir, edebiyat, ilim muhasebelerinde bulunduklarını, bir gün Kürt şairlerden Ehmedê Xanî’nin şiirlerini okudukları sırada o zatın (Gökalp) ‘lisanı olan ve edebiyatı bulunan bir milletin neden istiklâli olmasın’ dediğini, Kürtlük için çalışmayı böylece kararlaştırdıklarını” söyler. (http://www.duzceyerelhaber.com/Reha-RUHAViOGLU/7299-Kurtculugun-Kbesinden-Turkculugun-Kalesine-Ziya-Gokalp)

Burada bir not daha ilave edelim: Ziya Gökalp, 1926 yılında Giresun’da yayınlanan Giresun gazetesinde çıkan makalesinde, "Ortadoğuda Arap dili de dahil olmak üzere Kürtçeden daha geniş bir dil yoktur" diye yazar.

Bu anlatımlar çerçevesin de olaya bakacak olursak, gerçekten de Avrupaların ve onların yetiştirmiş oldukları Ziya Gökalp’ın, Türlere kurmuş olduğu tuzağa her kesimden Türkler tarafından fazlasıyla rağbet edildi. Özellikle dindar ve muhafazakar Türk kesimi, Osmanlının parçalamasını getiren bu zehirlemeden ders almadan, bir nevi "şanlı Türk ulusu" sloganına kapılarak, arkası ve ne getireceği düşünmeden bir nevi bu tuzağa "balıklama” atladılar. Üstelik Türkler bunu övünç kaynağı da yapmaktan da geri durmadılar.

Etki-tepki kuralı gereğince, Türklüğe paralel olarak “Kürtlük” ve o günden beri de “Kürtçülük” hareketi de başlamış oldu.

Nitekim Ziya Gökalp Malta adasında sürgündeyken Ali Kemal’a hitaben yazdığı şiirinde,

“Türklüğe çalıştım sırf zevkim için

Ummadım bu işten asla mükafat

Bu yüzden bin türlü felaket çektim.”

Ziya Gökalp’ın bu konuda yaptığı faaliyetlerinde, (kendisi dindar olmamasına rağmen, bir nevi çalışmalarını meşrulaştırmak ve Türk halkının ezici çoğunluğu oluşturan dindar - muhafazakar kesimi bu sahaya çekmek için “İslam’ı millî bilinci oluşturmanın aracı olarak yorumlamasına” ve kullanmasına azami derecede itina göstermiştir.

“Millet, ümmet, muasırlaşma gibi kavramlara yüklediği yeni anlamlar ve İslam’ı millî kültürün payandası yaparak muasır medeniyet ile ilişkilendirme çabaları onun çabasıyla bu fikir ve kavramlar cumhuriyet ideolojisinin önemli bir etkeni kılınmıştır.”

Tayip Erdoğan’ın bu konuda kelime kelimesine sürekli “esip gürlemesi” referansını nereden aldığının kanıtı olsa gerek.

Bence, pek çok insan fark etmese de şu anda, Türkiye de “ikinci bir İttihat Terakki” ve “ikinci bir Talat Paşa” olayı yaşanmaktadır.

İşin ironi yanı sözüm ona “ümmetçi” geçinen dindar ve Osmanlı torunu olmakla övünenlerin bu işin başını çekmeleri. Oysa bunlar, bu “Türk milliyetçiliğin İslam Ümmetini ve koca Osmanlı imparatorluğunu parçalayan en büyük etken” olduğunu bilmelerine rağmen bu tuzağa gönüllü olarak düşmelerinde bir beis görmemeleri şaşırtıcı değil mi?

Bu nedenden dolayı, yani bir zamanlar dünyanın yarısına egemen olan Türklerin bu egemenliklerine rağmen “Türk milliyetçiliğine" sarılıp ve üstelik egemenliklerinde bulunanları, Kürtler gibi baskı altına almaları neticesinde, bu halkların da “kendi milli duygularına” sarılmaları ve "Milliyetçi" olmalarından daha doğal ne olabilir? Tıpkı Türklerin Türkiye’yi, Farsların İran'ı veya Fransızların Fransa’yı sevmesi kadar “Kürtlerinde Kürdistan'ı sevip ona bağlanmaları” kadar doğal bir şey olamaz ve nitekim oluyor, olmaya devam da edecektir de.

[email protected]

(Allah nasip ederse konuya deva edeceğiz)

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
19183 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:03:17:33

Yahya Munis

Yazarın Önceki Yazıları

Allah’ın ikazına uğraya uğraya son dönemece gelen Erdoğan bu badireden kurtulmak için ne yapmalı? Kemalistlerin 'Bir iki dalaveresi ile nöbete giden Kürt Selahaddin’in U dönüşü' günahlarına kefaret olabilir mi? Kürt milletine, çocukları için Kürtçe seçmeli dersi seçme çağrımızdır…!!! Hamas İle İsrail Arasındaki Savaşın Arka Planındaki Gerçekler 9,5 milyon nüfuslu İsrail, neden 2 milyar nüfuslu İslamiyet’ten korkmuyor? Kürtler Filistin konusunda 'Allah ile aldatılıyor' Aman ha, Kürtler uyanık olmalıdırlar! –1 PKK’nin Barzani ve KDP’ye karşıt olmasının nedenleri ve uluslar arası taşeron olarak PKK’nin üstlendiği görev! PKK’nin Barzani ve KDP’ye karşıt olmasının nedenleri ve PKK’nin üstlendiği görev! Kerkük’ün Kör Testeresi İle Kürtleri Kesmeye Kalkışmak! Demirtaş’ın susturulması ve siyaseti bırakmasına zorlanması! Kürtler İçin Yeni Bir Siyaset, Yeni Bir Yapılanma ve Yeni Bir Lider Arayışı! –3 Kürt Meselesinin Çözümü İçin İdeal bir Yol Haritası–2 PKK, Kendisi İle Beraber Kürtleri İflasa Sürüklerken, Kürtler Nasıl Kurtulabilir? –1 14 Mayıs Seçiminde, Kürtler Ne Yapmalıdırlar? Kürtler artık; 'Türkler ile devam mı, tamam mı' diyecekler! Demirtaş’ın Kürt Siyasetini MİT’in Dizayn Ettiğini İtiraf Etmesi Türklerin vefasızlığı ve Kürtlerin kabaran öfkesi !!! Kürt meselesinin çözüm kongresinin toplanması – 4 Kürt Sorunun Çözümü İçin Yapılması Gerekenler - 3 Geleneksel yöntemlerle Kürt Meselesinin Çözüm Projesinin işlemesi için –2 Geleneksel yöntemlerle Kürt Meselesinin Çözüm Projesi -1 Öcalan: Gelin Kürt meselesinde 'ABD'yi yedeğe düşürelim' Öcalan: 'Bizimkiler devlete uzak düştü, halletmeliyiz!' Artık söz sırası Öcalan ve PKK’de Kürt Toplumu Bu Kadar İhaneti Kaldırmaz!!! Yeni Bir Yaşama Başlarken... Tüm Dostlara Teşekkürler Yeni Bir Çözüm Sürecine Doğru –1– Demirtaş Öcalan’a neyin hesabını verecek, Kürt milletine vereceği hesap ne olmalı? Demirtaş–Öcalan arasındaki vekâlet savaşı ve Kürt siyasetinin sefaleti… Erdoğan’ın muhatapsız çözüm süreci Erdoğan’ın Kürtlerle imtihanı ve geleceği…??? Kürtler, toplumsal yok olma tehlikenin farkındamıdırlar? Kürt milleti, PKK’yi kusmak istiyor, amma velakin… Sol Düşüncenin Kürt Milli Davası Üzerindeki Tahribatı ve Kürt Milletine Maliyeti! 'ABD Afganistan’dan çekiliyor, Kürdistan merkezli büyük oyun başlıyor' “Kandil Dağı Kadar Kürt, Anıttepe kadar Kemalist” olmak, Kürdün derdine çare olur mu? –4 FETO ile mücadele ve Mescid-i Dırar olayı! Üst Aklın Kürt Planlaması ve Kürtler'in çaresizliği –3 Filistin Kürtlerin nesi oluyor? Öcalan: “Bu çatışma bitmez, bu çatışmayı bitireni bitirirler” –2– Erdoğan ile HDP arasındaki savaşı nasıl okumalıyız?-1- Karanlık eller tarafından şehid edilen Mele İzzeddin Yıldırım’ın şehadet yıl dönümü münasebetiyle Batan güneşe tapan Kürt siyasetinin iflası ve yeni güneşin doğması PKK sistemi ve üstlendiği rol – 3 Öcalan’ın liderliğe hazırlanması ve kahramanlaştırılması-2 Bir 'Halk Çocuğu' olarak Abdullah Öcalan ve onun liderliği –1 Evet “ABD’nin Irak’a saldırısı ve saldırıdan sonraki muhtemel gelişmeler(*)” dedik…! İnsan ve Kıyamet! Neden Kürt değerlerine saldırıyorlar? –3– Bersisa yolundaki Şivan’a cevap…!-2 Şivan üzerinden yeni proje mi? Kürtlere karşı Tarih tekerrür mü ediyor? Kürt devleti kurulum sürecine girerken, Kürtler ne yapmalı? –10– Roboski ile Taksim arasındaki hat Gezi-Taksim olaylarına farklı bir bakış Kürt sorunu çözüm projesi için ilk adım; 'Kürt toplum sorunları araştırma merkezi…!' –9 Dünya Kürtlere borçlarını ödemek istiyor, fakat…? - 8 ABD'nin Kürt-sel dönüşüm projesi Yeni bir Kürdistan bölgesi için ilk adım! Kürdistan'da yumuşak gücün oluşması – 7 Tarikat ve Medreselerin Kürt Toplumundaki Konumu - 6 PKK ile Nereye Kadar–5 PKK’nin devreye sokulması - 4 Kürt halkının sosyolojik yapısı ve PKK’nin Kürt halkı arasında taban bulması -3 Kürtler ile Türklerin tarihten gelen ilişkileri ve Kürt sorunun oluşması - (2) Kürt meselesinin çözümünde Tarikat, Medrese ve Ulamaların rolü! Faşist ruhlu Türklerle asla...!!! Erdoğan'ın hırsı Bahçeli'nin tuzağı Türk milliyetçiliği, Türk'e kurulmuş bir tuzak mı? -1 Yenidünya düzeninde Kürtlerin rolü ve önemi ABD'nin Kürt politikası ve Kürtlerin geleceği ABD'nin PKK'nin Başına Ödül Koymasının Anlamı ? Ahmet Ağırakça hocanın tahrifat olayı! İsmen ve Cismen Kürtleri bitirmeye çalışmak! Erdoğan'ı tekrardan seçtiren faktörler SURUÇ olayı yeni bir ROBOSKİ'dir! Hizbullah'a açık mesajımdır - 2 PKK ve Kemalistlerin Kıskacında ki Kürt siyaseti Hizbullah, HUDA-PAR ve HDP Ak Parti'nin Kürdistan vedası! HDP'ye Kemalistler tarafından kayyum atanırken! Kürdistan referandumuna karşı çıkarak, Aslında neye onay verdiğinizin farkındamısınız? (Allah katında) Sn. Erdoğan için geri sayım başlarken! (2) Ak Parti’nin kaderi ve Kürtlerin geleceği! (1) Kürtleri kurban olmaya zorlamak!
x