Kürt milleti, PKK’yi kusmak istiyor, amma velakin…

Kürtler PKK’yı intikamlarını alan bir güç olarak gördüler. “Bunu yapabilen demek ki toplum olarak tüm Kürtleri de kurtarabilir” umuduna kapıldılar. Belki PKK, devlet korkusunu ortadan kaldırdı ama onun yerine misliyle kendi korkusunu koydu.

Yahya Munis

07.11.2021, Paz | 07:02 [ Güncellenme: 07.11.2021, Paz | 08:28 ]

Kürt milleti, PKK’yi kusmak istiyor,  amma velakin…
Makaleyi Paylaş

Milletler tıpkı bir insan vücudu gibidir. Doğuştan itibaren organ ve parçalar bölge coğrafyasından da etkilenerek yavaş yavaş tekamüle doğru ilerler. Tekamüle olaştıktan sonra artık her şey yerli yerine oturmuş olur. Dıştan vücudun yabancısı bir müdahale olduğunda vücut tabii refleksle hemen mukavemet göstermeye çalışır. Bu mukavemetle yabancı unsur def edilmezse vücut hastalanmaya başlar. O zaman ancak dışarıdaki destekle o mikroplu hastalık ortadan kaldıra bilir.

Peki İnsanda vücut oluşumu bu iken, acaba millet oluşumu nasıl oluyor? Hangi safhalardan geçiyor? Nasıl tekamüle olaşıyor ve bu tekamül sayesinde diş müdahalelere nasıl bir direnç göstererek hayatını sürdürebiliyorlar?

Her millet, coğrafi konum, sosyolojik ve toplumsal yapısına göre varlığını oluşturur. Zamanla değişiklik geçirse de “su akar mecrasını bulur” kuralı gereğince, milletler de zamanla geçirdiği bir sürü değişik çalkantılardan, deneme – yanılmalardan sonra, en nihayet kendine has oluşturduğu toplumsal değer, inanç, adet, gelenek, görenek, toplumsal kültürel yapı, hatta deyiş ve atasözleriyle, yani yazılı olmayan geleneklere dayalı “anayasasıyla” “millet olarak” tekâmüle ererek sağlam bir zemine oturur. Varlığını ve yaşantısını bu zemin üzerine devam ettirir. Bu yapı sayesinde asimile olmaktan kurtulur. Köklü milletler, asimile olmadan, kendilerini istila eden sömürgecilerin içerisinde eriyip ortadan kaybolmadan, varlıklarını ve uzun yaşamalarını sürdürebilmeleri, milli değerlerine gösterdiği saygı ve kadim kültürlerine sıkı sıkıya bağlılıklarının derecesine göre asimile olmaktan kurtulurlar. Bu da söylediğimiz yazılı olmayan toplumsal kural ve bir nevi “anayasasına” bağlılığına borçludur. Tabii, bu süreç ve tekamüle erme, birkaç yılın ve hatta birkaç yüz yılın işi değildir. Belki bin yılların işidir de diyebiliriz.

Kuşkusuz Kürt milleti de her millet gibi, bu süreçleri geçirerek saygın bir “Millet olma” vasfını kazanmıştır.

Peki Kürt milleti millet olma sürecini nasıl geçirmiştir?

Kürt milleti 12 bin yıllık geçmişi olan, yani HZ. Nuh’tan bu yana kendi toprakları olan şu andaki Kürdistan da yaşamaya devam etmektedirler. Bu 12 bin yıllık süreci anlatmaya kalkışırsa bu yazının hacmini çok aşacağından dolayı biz bunu kısaca Selahaddin Eyubi–Kurdi den başlatmak istiyoruz. Selahaddin, Eyyubi devletini İslam temelli ve Kürt gelenekleri üzerinde kurduktan sonra, İslam dini ve Kürtçe eğitim merkezli Kürt medreselerini yaygınlaştırarak bu eğitim sistemi üzerine Kürtleri eğiterek Kürt milletinin bize dek son dönemini oluşturdu. Eyyubi devleti yıkıldıktan sonra, Kürtler çok sayıda ayrı ayrı mirlikler–Beylikler halinde yönetimlerini sürdürdüler.

Osmanlılarla yaptıkları ittifaklarla bu konumlarını sürdürdüler. Ta ki Osmanlı devleti merkezileşmeye gidip Kürdistan’da ki Kürt beyliklerine merkezden valiler atayınca o güne kadar Kürtlerle Türkler arasında sürdürmekte olan “günülü ve rızaya dayalı beraberlik” ipi koptu. O günden bu güne kopan ip bir türlü bağlanamadı. Ve Kürtler hiçbir surette merkezden atanan valileri zımnen kabul etmedikleri gibi tüm baskılara rağmen içlerine de sindiremediler. Artık bundan sonra Kürtler gayri resmide olsa kendi inanç ve toplumsal yapısına göre yönetim şekli oluşturdular.

Bu dönemde, 1800 yılların başında Kürt asıllı bir şeyh olan, Mevlana Halid (Şehrezori-Bağdadi) Nakşibendi tarikatının ikinci dönemini başlatarak tarikatını inzivadan çıkarmış ve toplumsallaştırıp sosyalleştirmişti. Bununla tüm Ortadoğu, Endonezya’ya kadar uzanacak tüm Güney doğu Asya’yı, özellikle Kürdistan ve Kürtleri son derecede etkilemişti. Ve onlara mutlu bir idari yaşam sunmuştu. Buna ek olarak Tarikat-Dergah ve Medreseleri birleştirip Kürdistan’ın eğitim sistemini tamamıyla yeni bir düzene koymuştu. Dini konuların yanı sıra mantık, felsefe ve teknik ilimler gibi “müspet ilimleri” de müfredata eklemişti. Her dergâhın yanında birer medrese kurdurarak Medrese eğitim sistemini tüm Kürdistan’a yaygınlaştırmıştı. Bu medreselerde bırakın sadece Kürtleri, modern dünyanın oluşumuna yol açan bilgisayar ve robot teknolojisinin babası sayılan Ebul İz el Cezeri gibi muhteşem şahsiyetlerin yetişmesine sebep oldular. İşte bu ilkeler üzerine Kürt milleti yeniden dizayn edildi ve oluşturuldu. Bu yeniden dizayn ve oluşturma, Kürt milletinden zerre kadar itiraz eden olmadı. Çünkü yapılanların tümü Kürt milletinin fıtrat ve toplumsal yapısına uygunluğu göz önünde tutularak yapılmıştı.

Kürtler, merkezi sisteme geçen Osmanlı devletiyle ipleri kopardıktan sonra, Kürt milletini medrese merkezli ve geleneksel Kürt toplumsal sosyal ve sosyolojik yapısına uygun yeni bir siyasi, idari, eğitim ve Kültürel yapılanmaya tabi tuttu ve oluşturdu.

Eğer Kürt milleti, yüzlerce yıl başkaları tarafından baskılanıp sömürülmesine ve toplumsal varlığı bile hedef alınmasına rağmen, hala varlığını muhafaza edebilmişse, hala dünya insanlığına değerler sunabiliyorsa bu da kuşkusuz yukarıda söz konu ettiğimiz toplumsal değer ve kurallarına bağlılığından dolayıdır. Kürt düşmanı devletler, dört taraftan Kürtleri toplumsal olarak kendileri içerisinde eritip yok etmek için kanlı, kansız direk hedef alarak çok çalıştılar. Fakat geleneksel olarak Kürtlerin sıkı sıkıya sosyolojik toplumsal değerlerine bağlılıklarından dolayı, her türlü düşman saldırılarını boşa çıkarabilmişler.

Kürtler çok uzun bir zaman zarfında, millet olarak bir bütünlülük içerisinde dünyanın da kabul ettiği ve yasal şiddet uygulayıcısı bir devlet gücüne sahip olmadığı için, toplum olarak, mecburen vazgeçilmez toplumsal değer olarak kabul ettiği toplumsal inanç ve gelenek kurallara dayalı otoriter bir yumuşak güç oluşturdular. Toplumun günülü kabulüyle gelenekselleşmiş bu yumuş güç, toplum içerisinde o kadar sağlam yerleşti ki, bu güce itiraz etmek, adaletinden şüphe etmek ve kararları uygulanmasın diye torpil yapmaya kalkışmak hiç kimsenin aklının ucunda bile geçmezdi. Bunun nedeni de bu kurallar toplum yaşantısına adaleti ve huzuru sağlamış olmasındandır. Tarih buyunca Kürt milleti her daim dışarıdan getirilen düzen, kural ve toplumsal yaşantısını etkilemeye çalışan ideolojilere şüphe ile bakmıştır. Kürt milleti kendisine dayatılan, toplumsal yapısına ve fıtratına aykırı hiç bir siyasi ideolojileri içine sindirememiştir. Yeri gelince ve fırsat buldukça hemen bunları kusmak istemiştir ve kusmuştur da.

Örneğin; 1970’lerde ki onlarca fraksiyonları ile faaliyetlerde bulunan ve binlerce Kürt insanını canına mal olan devrimci talebe hareketlerinin Kürtler arasında başlattıkları çalışma furyası ile zirveye ulaşmışken 12 Eylül Kenan Evren darbesiyle Kürt milleti fırsat bulur bulmaz hemen tümünü kusmasını bildiği gibi, onlardan boşalan yeri doldurmaya çalışan (Sünni ve tasavvufi Kürt toplumsal inancına aykırı) İhvani Müslümin merkezli selefi hareketleri de kustular ve eski geleneksel idari yaşantılarına geri dündüler.

Peki genel olarak Kürtlerin durumu bu iken, Kürt milletinin toplumsal yapısına aykırı olmasına rağmen neden 40 yıla yakındır PKK’yi içinde taşıdı ve kusmadı?

Kürtler onlarca yıldır Kemalist rejimin kıyım ve yıkımlarına maruz kaldılar. Bu baskı öyle bir safha vardı ki Kürtler açısında göz gözü görmez oldu.

“Kürtler küçüklüğünden itibaren, bir polisin ya da askerin düğmesini koparmanın suçu idamdır korkutmalarıyla büyütüldüler. Kürtler ne olursa olsun her daim bir kurtarıcı gözetlediler.

PKK “dört parça birleşik bağımsız Kürdistan devleti” vaadine ek olarak, değil düğme koparmak, askerleri ve polisleri öldürdü. Bu Kürtlerin korku dolu bilinçlerini alt üst etti. Olup bitenler karşısında, demek ki polis de asker de öldürülebilirmiş diye düşündüler. İçinde biriken öfkeyi bilince dönüştüremeyen kimi Kürtler PKK’yı intikamlarını alan bir güç olarak gördüler. “Bunu yapabilen demek ki toplum olarak tüm Kürtleri de kurtarabilir” umuduna kapıldılar. Belki PKK, devlet korkusunu ortadan kaldırdı ama onun yerine misliyle kendi korkusunu koydu. Oysa “Kürtlerin en fazla korkusuzca yaşamaya ve özgürce karar vermeye ihtiyaçları vardır.”

PKK’nın can kırımlarından ötürü Kemalist rejimin dayanılmaz zulmüne ve aşağılanmış Kürtlerin yürekleri soğuyordu. Evet yürekler soğuyordu soğumasına, ama Kürtler zamanla PKK’nın yaptıkları Kürt halkına yarar sağlamadığını, Kürt halkının kurtuluşu için yapılmadığını fark ettiler. Çünkü örgüt sadece Kürd’e zarar verene zarar veriyor. Fakat Kürd’ün kaybettiklerini geri vermiyor ve bırakın geri vermesi, Kürtleri Moğol istilasından daha beter bir yıkımla ve hatta daha beteri Kürtleri devletle baş başa bırakarak Kürtlerin katliamlara maruz kalmasına, 4200 köy ve yerleşim bölgelerin boşaltılması ile Kürdistan’ın virane olmasına ve milyonlarca (12 milyon) Kürd’ün Anadolu şehirlerine göç etmesine sebep oldular. En tehlikesi ve daha vahimi bununla “MİLLET“ olmayı bile yitirme ile karşı karşıya getirdiğini fark ediyor. Artık bu işin Kürtlükle ilgisi olmadığını, Kürtleri kullanarak başka bir projenin ajandanın uygulayıcıları olduğunu anladılar. Ve bu projeden nasıl kurtulabileceklerin arayışlarına girdiler ve şu anda bu arayışlarını devam etmektedir.

En sonunda Abdullah Öcalan baklayı ağzından çıkararak şunu itiraf etti:

(Mücadelenin) başından beri benim böyle bir toprak koparma isteğim hiç olmadı. Yanımdaki insanların bu tür amaç taşıdıkları söylenebilir. Ama ben hep içimde bunları alaya aldım. Hatta devlet için tehlike arz eden bu düşünce sahibi insanları devletten çok ben bitirdim. Devleti tehlikeli bir ortama sürüklemedim.

Devlet için tehlikeli olabilecek bir soruna (devlet adına) el atıp, devletin bu konuda duyarlı olmasına çalıştım. Kaldık ki bizim önderliğimizle bu soruna el atılmamış olsaydı, devlet daha büyük bir tehlikenin içine sürüklenecekti. Üstelik benden daha önce buna talip insanlar vardı. Ama bunları (biz) tasfiye ettik. ”(Şubat 2002 tarihinde İmralı Görüşme notlarından)

Mustafa Kemal de Türkleri korkunç bir değişim ve dönüşüme tabi tuttu. Doğrudur Türklerden kayda değer bir itirazları olmadı. Çünkü onlara devlet kurdu. Türklerde buna karşı fazla seslerini çıkarmadı.

Zaten Abdullah Öcalan kendisi de “Atatürk’ü taklit ettiğini ve onun izinde gittiğini” itiraf ediyor. Oda Kürtleri köklü değişim ve dönüşüme tutma kalkıştı.

Peki Öcalan ve PKK katliam ve yıkımdan başka Kürtlere ne verdi ki bu yıkım vari değişim ve dönüşeme Kürtleri razı etsin?

İşte son dönemde Kürt milleti bu ihanetin farkına varmış bulunmaktadır. Öcalan/PKK tarafından Kendisine ihanetin zehirli şerbetini içirdiğini fark etmiş bulunmaktadır. Mide bulantısı başlamış, iş boğaza birinin parmağını değmesine kalmış. Parmak değer değmez Kürt milleti hemen Öcalan ve PKK’yi kusacak. Tamam kusacak kusmasına, fakat boş kalacak midesini neyle ve nasıl dolduracağını bilmiyor. Ve 40 yıllık kayıplarını nasıl kazanca çevireceğini ve de nasıl telafi edeceğinin hesabını yapıyor. Bunu sağlayabilen Kürtleri kazanır ve yüzyılın olayı gerçekleşecek. Kürt – Türk barışını sağlamış olacak ve bunu yapanda tarihe geçecek.

Yorum ve irtibat için

[email protected]

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

5865 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:53:27

Yahya Munis

Yazarın Önceki Yazıları

Allah’ın ikazına uğraya uğraya son dönemece gelen Erdoğan bu badireden kurtulmak için ne yapmalı? Kemalistlerin 'Bir iki dalaveresi ile nöbete giden Kürt Selahaddin’in U dönüşü' günahlarına kefaret olabilir mi? Kürt milletine, çocukları için Kürtçe seçmeli dersi seçme çağrımızdır…!!! Hamas İle İsrail Arasındaki Savaşın Arka Planındaki Gerçekler 9,5 milyon nüfuslu İsrail, neden 2 milyar nüfuslu İslamiyet’ten korkmuyor? Kürtler Filistin konusunda 'Allah ile aldatılıyor' Aman ha, Kürtler uyanık olmalıdırlar! –1 PKK’nin Barzani ve KDP’ye karşıt olmasının nedenleri ve uluslar arası taşeron olarak PKK’nin üstlendiği görev! PKK’nin Barzani ve KDP’ye karşıt olmasının nedenleri ve PKK’nin üstlendiği görev! Kerkük’ün Kör Testeresi İle Kürtleri Kesmeye Kalkışmak! Demirtaş’ın susturulması ve siyaseti bırakmasına zorlanması! Kürtler İçin Yeni Bir Siyaset, Yeni Bir Yapılanma ve Yeni Bir Lider Arayışı! –3 Kürt Meselesinin Çözümü İçin İdeal bir Yol Haritası–2 PKK, Kendisi İle Beraber Kürtleri İflasa Sürüklerken, Kürtler Nasıl Kurtulabilir? –1 14 Mayıs Seçiminde, Kürtler Ne Yapmalıdırlar? Kürtler artık; 'Türkler ile devam mı, tamam mı' diyecekler! Demirtaş’ın Kürt Siyasetini MİT’in Dizayn Ettiğini İtiraf Etmesi Türklerin vefasızlığı ve Kürtlerin kabaran öfkesi !!! Kürt meselesinin çözüm kongresinin toplanması – 4 Kürt Sorunun Çözümü İçin Yapılması Gerekenler - 3 Geleneksel yöntemlerle Kürt Meselesinin Çözüm Projesinin işlemesi için –2 Geleneksel yöntemlerle Kürt Meselesinin Çözüm Projesi -1 Öcalan: Gelin Kürt meselesinde 'ABD'yi yedeğe düşürelim' Öcalan: 'Bizimkiler devlete uzak düştü, halletmeliyiz!' Artık söz sırası Öcalan ve PKK’de Kürt Toplumu Bu Kadar İhaneti Kaldırmaz!!! Yeni Bir Yaşama Başlarken... Tüm Dostlara Teşekkürler Yeni Bir Çözüm Sürecine Doğru –1– Demirtaş Öcalan’a neyin hesabını verecek, Kürt milletine vereceği hesap ne olmalı? Demirtaş–Öcalan arasındaki vekâlet savaşı ve Kürt siyasetinin sefaleti… Erdoğan’ın muhatapsız çözüm süreci Erdoğan’ın Kürtlerle imtihanı ve geleceği…??? Kürtler, toplumsal yok olma tehlikenin farkındamıdırlar? Sol Düşüncenin Kürt Milli Davası Üzerindeki Tahribatı ve Kürt Milletine Maliyeti! 'ABD Afganistan’dan çekiliyor, Kürdistan merkezli büyük oyun başlıyor' “Kandil Dağı Kadar Kürt, Anıttepe kadar Kemalist” olmak, Kürdün derdine çare olur mu? –4 FETO ile mücadele ve Mescid-i Dırar olayı! Üst Aklın Kürt Planlaması ve Kürtler'in çaresizliği –3 Filistin Kürtlerin nesi oluyor? Öcalan: “Bu çatışma bitmez, bu çatışmayı bitireni bitirirler” –2– Erdoğan ile HDP arasındaki savaşı nasıl okumalıyız?-1- Karanlık eller tarafından şehid edilen Mele İzzeddin Yıldırım’ın şehadet yıl dönümü münasebetiyle Batan güneşe tapan Kürt siyasetinin iflası ve yeni güneşin doğması PKK sistemi ve üstlendiği rol – 3 Öcalan’ın liderliğe hazırlanması ve kahramanlaştırılması-2 Bir 'Halk Çocuğu' olarak Abdullah Öcalan ve onun liderliği –1 Evet “ABD’nin Irak’a saldırısı ve saldırıdan sonraki muhtemel gelişmeler(*)” dedik…! İnsan ve Kıyamet! Neden Kürt değerlerine saldırıyorlar? –3– Bersisa yolundaki Şivan’a cevap…!-2 Şivan üzerinden yeni proje mi? Kürtlere karşı Tarih tekerrür mü ediyor? Kürt devleti kurulum sürecine girerken, Kürtler ne yapmalı? –10– Roboski ile Taksim arasındaki hat Gezi-Taksim olaylarına farklı bir bakış Kürt sorunu çözüm projesi için ilk adım; 'Kürt toplum sorunları araştırma merkezi…!' –9 Dünya Kürtlere borçlarını ödemek istiyor, fakat…? - 8 ABD'nin Kürt-sel dönüşüm projesi Yeni bir Kürdistan bölgesi için ilk adım! Kürdistan'da yumuşak gücün oluşması – 7 Tarikat ve Medreselerin Kürt Toplumundaki Konumu - 6 PKK ile Nereye Kadar–5 PKK’nin devreye sokulması - 4 Kürt halkının sosyolojik yapısı ve PKK’nin Kürt halkı arasında taban bulması -3 Kürtler ile Türklerin tarihten gelen ilişkileri ve Kürt sorunun oluşması - (2) Kürt meselesinin çözümünde Tarikat, Medrese ve Ulamaların rolü! Faşist ruhlu Türklerle asla...!!! Erdoğan'ın hırsı Bahçeli'nin tuzağı Ziya Gökalp'ın büyük çilesi KÜRTLER ve Türklere kurmuş olduğu tuzak! -2 Türk milliyetçiliği, Türk'e kurulmuş bir tuzak mı? -1 Yenidünya düzeninde Kürtlerin rolü ve önemi ABD'nin Kürt politikası ve Kürtlerin geleceği ABD'nin PKK'nin Başına Ödül Koymasının Anlamı ? Ahmet Ağırakça hocanın tahrifat olayı! İsmen ve Cismen Kürtleri bitirmeye çalışmak! Erdoğan'ı tekrardan seçtiren faktörler SURUÇ olayı yeni bir ROBOSKİ'dir! Hizbullah'a açık mesajımdır - 2 PKK ve Kemalistlerin Kıskacında ki Kürt siyaseti Hizbullah, HUDA-PAR ve HDP Ak Parti'nin Kürdistan vedası! HDP'ye Kemalistler tarafından kayyum atanırken! Kürdistan referandumuna karşı çıkarak, Aslında neye onay verdiğinizin farkındamısınız? (Allah katında) Sn. Erdoğan için geri sayım başlarken! (2) Ak Parti’nin kaderi ve Kürtlerin geleceği! (1) Kürtleri kurban olmaya zorlamak!
x