İnsan ve Kıyamet!

Değerli okurlar–arkadaşlar, bu gün bu köşede siyasetin dışında, inanç, fikir, ırk ve coğrafi bölge gözetilmeksizin her insanı ilgilendiren, kendisini ve geleceğini bilmesi gereken bir konuyu işlemek istiyorum. O da farkına varmadan, kendisinde nasılda bir bilgi hazinesinin var olduğunu, kıyamet olayını muhtemelen ne zaman olabileceğini, insanların nereden geldiğini ve mecburen nereye gideceğini, sema/ gök ve kainatlar/ evrenler hakkında geleneksel bilgilerin dışında yeni bir bilgilendirmeyle insanlarımızı bu konuların farkına vardırmaya çalışmak istiyorum.

Yahya Munis

22.05.2020, Cum | 05:49

İnsan ve Kıyamet!
Makaleyi Paylaş

Kur'an-ı Kerim Tin suresinin 4 inci ayetinde insanı anlatırken şöyle der: "Biz insanı en güzel (Mükemmel) biçimde yarattık.”

İnsan yaratılış olarak, her biri ayrı ayrı yerlere, hatta ayrı kâinatlara/Evrenlere ait olmak üzere RUH ve BEDENden oluşmaktadır.

Ruh; mevcut kâinatın dışında olan ruhlar âlemine (kâinatına), Antik Yunan Felsefesi’n de ki terminoloji ile METAFİZİK KOSMOSA /İDEALARA, beden ise mevcut kâinatın bir parçası olan FİZİK DÜNYAYA aittir.

Bilindiği gibi içinde bulunduğumuz dünya, mevcut kâinatta denizlerden bir damla miktarında yer kaplamaktadır. Hatta Einstein’in de tesbit ettiği gibi zaman ve mekan rölative ve izafidir. Madde dışı boyutların var olabileceği AVRUPA’DA YAPILAN ÜNLÜ CERN deneyiyle görülmüştür .

Bu kâinat, 13,8 milyar yıl önce Allah'ın yarattığı küçücük bir noktanın – maddenin patlatmasıyla oluşan büyük enerjinin maddeye dönüşmesiyle meydana geldi. O günden bu güne bu kâinat gelişmesine devam etmektedir. Fakat bu kâinat oluşmadan önce başka bir kâinat daha vardı. Dini ilimlerde bu kâinata ruhlar âlemi denir. Mevcut maddi kâinat, tabir yerindeyse prototip ve plan olarak ruhlar âleminde oluştu, genişledi ve halen de genişlemesine devam etmektedir. Yani dünyamızın da bir parçası olduğu bu kâinatın, yaratılıp kuşatılmış haliyle 13,8 milyar yıl yaşında bir kâinat olduğu mevcut modern ilimle de ispatlanmış bulunmaktadır. Buna Big Bang (Büyük Patlama ) Teorisi de denir. Varoluş için teorilerden en çok taraftar bulan bu nazariyedir. Diğerleri de bir ilk yaratılışı kabul eder.

Allah Teâlâ, insanı vücut olarak yaratmadan önce, kıyamete kadar var olacak insanların tüm ruhlarını öteki kainat olan ruhlar aleminde yaratmış bulunmaktadır. Dünyada insan vücudu oluşmaya başlarken insan ruhları da "İnsan yağmurları" halinde her ruh kendisi için hazırlanan bedene girdirmek için bu dünyaya yağmaya başlar. Buna mukabil bu dünyada ölenlerin ruhları ters yönde bu dünyadan ruhlar âlemi olan ruhlar evrenine gider. Orada kıyamet dönemini bekler. Nitekim Kur’an-ı Kerim;

“Şüphesiz biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz” (Bakara süresi ayet: 156) der.

Burada çok önemli bir konuya açıklık getirmek isterim: Allah-u Teâlâ’nın sık sık bahsettiği,, kendi katında olduğunu bildiğimiz ve oradan kâinatı yönettiği semanın bizim bulunduğumuz ve sonradan yaratmış olduğu maddi kâinat olmadığını önemle bilmemiz gerekir. Çünkü bu kâinat sonradan yaratılmış olup bizim dünya gibi taş topraktan meydana gelen maddi unsurlardan ve elementlerden oluşmaktadır. Eğer Allah’ın yedi kat sema olarak bahis ettiği semanın geleneksel olarak bilinen sema olarak iddia edilirse, inanç yönünde insanlar için çok tehlike oluşturabilir. Zira teknolojinin gelişmesiyle bir zamanlar söz konusu semalara varıldığı zaman, orada toprak ve taşlardan başka bir şey bulmayacakları için insanlar nazarında ilahi mesajların tamimiyle çürümesine sebep olabilir. Oysa Allah’ın bahis ettiği yedi kat sema olarak vasıflandırdığı, kâinatın yönetim merkezi ve Allah katı olarak bilinen "Sidretül münteha"nın da yer aldığı sema, –tam olarak mahiyetini bilmememize rağmen– muhtemelen ruhani, nurani/ışıksal bir varlıktır. Yani demek istediğimiz, birisi öldüğünde ruhu semaya kaldırıldı demekle bizim bulunduğumuz taş ve topraktan oluşan kâinatımızdaki her hangi bir gezegene kaldırıyor değildir. Ruhlar bizim kâinatımızın dışında bulunan Ervah (Ruhlar) kâinatı olan, Allah katına kaldırılır. Çünkü ruhlar maddiyattan arındırılmış şeffaf varlıklardır. Bu konu çok uzun ve çetrefilli bir konudur. Neyse konumuza dönecek olursak;

Allah'u Teâlâ bu dünyada bir insan yaratma kararı aldığında, ilk insan olarak hem bedenen hem de ruhen mükemmel ve büyük bir sanat şaheseri olarak vasıflandırdığı Hz. Adem'i çamurdan yarattı. Ondan sonra, daha evvel ruhlar âleminde yarattığı ruhunu çamurdan yarattığı kalıbına üfledi(koydu).

Böylece üstün meziyetli mevcut insan meydana çıktı. Bu insanın yaratılış olayını/tekvini, Allah Teâlâ Kur'an’da şöyle anlatır; "Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Bakın ben yeryüzünde benim hükümlerimi uygulayacak bir halife, bir temsilci yaratacağım" demişti de, Melekler: “Biz seni övgüyle yücelterek takdis edip sana saygı gösterip dururken, orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın?” dediler. Ama Allah onlara: “sizin bilmediğiniz çok şey var onları ben bilirim” dedi.

"Ve Adem'e (görselleriyle beraber her şeyin) isimlerinin hepsini öğretti." Sonra onları meleklere yöneltip–gösterip: "Eğer doğru sözlüler iseniz, bunları bana isimleriyle haber verin" dedi. (Melekler) dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiç bir bilgimiz yoktur. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."

(Allah:) "Ey Adem, bunları onlara (mahiyet ve nelere delalet ettiklerini, ne işe yaradıklarını) isimleriyle haber ver" dedi. O da, bunları onlara isimleriyle (beraber, bir de bunların ne işe yaradıklarını Meleklere) haber verince,

(Allah) dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da ben bilirim."

Ve meleklere: "Ademe secde edin" dedik de “İblis'ten başka (diğerlerinin tümü) secde ettiler. O ise, direndi ve kibirlendi ve kâfirlerden oldu.” (Kur'an’ı kerim, Bakara süresi Ayet: 30-31-32-33-34)

Bence insanoğlunun yaratılışı ve varlığının ana nedeni bu ayetlerin içerisinde gizlidir.

Bir kere ilk yaratılan insan olan Hz. Adem, insanlığın ve İnsanlığın geleceğinin ana merkezini oluşturmaktadır. Nasıl mı?

İnsan, ilk yaratılıştan itibaren iklim, gıda ve yaşadığı coğrafya nedeniyle fiziki olarak bazı değişiklikler/evrim geçirmiş ve geçiyorsa da, temel yapısında o günden bu güne hiç bir değişiklik göstermemiştir. Hep yaratılışını bir bütünlük içerisinde muhafaza etmiştir. Yaratıldığı ilk gün gibi şuurlu bir varlık olarak, her zaman iki ayak üstünde ve dik olarak yürümekle beraber hepsi de, iki elli, iki gözlü, iki ayaklı, iki kulaklı, iki böbrekli, bir kalpli, bir mideli, bir ağızlı, bir burunlu, ayni ölçüde bir beyinli vesaire.....

İnsan oğlunun ilk yaratılışında Allah'u Teâlâ’nın; "Ve Adem'e (işleyişleriyle beraber tüm eşyaların) isimlerin hepsini öğretti." bu ifadesi ile insanın var oluşunun, yaşamın ve belki de dünyanın var oluş nedenin oluşturuyor. Allah'ın bu ifadeyle demek istediği şudur; "Hz. Ademin yaratılışından kıyamete kadar, insanlar için her ne lazım olup, insan oğlunun icat edeceği her ne varsa hepsinin görselleri, işleyişleri ve isimleriyle beraber, bunlara ait formülleri de Hz. Adem'in beynine yüklenmiştir.” Bu beyne yerleştirilen şuur /ego /kodlar irsi ve genetik olarak olduğu gibi her doğan insanın beynine yerleştiriliyor. Bütün insanlarda bulunan beyinler, bilgi içerik kapasitesi ve depolama aynıdır. Fakat ondan sonra beyindeki bilgi kapasitesinden yararlanma işine gelince, insanların beynin içerdiği bilginin ne kadarını kullanabileceği çalışma ve kabiliyete/yeteneğe bağlandı. O da genetikle beraber insanların özel eğitim ve çabasıyla oluyor.

Yani bütün insanların beyni bir beyin ve bir merkez olarak kabul edilir. Bilgi havuzu birdir ve aynı kapasitededir. Herkes kabiliyet, çalışma ve ihtiyacına göre bu bilgi havuzundan yararlanır. Yani demek istediğimiz en akıllı ve mucit insanın bilgi bakımında beyni ne ise sıradan bir insanın beyni de odur. Her beyin aynı bilgi ve kapasiteye sahiptir. Aralarındaki fark sadece kullanabilme yeteneğiyle ilgilidir. Nitekim bir Filozof olayı şöyle formüle etmiş: “Aslında herkes her şeyi biliyor, fakat herkes her şeyi hatırlamıyor.”Eflatun’un /Platon’un İDEALAR HİPOTEZİNDE DE olay bu şekilde anlatılmaktadır. O, yüzü mağara duvarına dönük olan kişinin dış dünyadaki varlıkları duvara yansıyan gölgelerinden onlar hakkında bilgi sahibi olmasına benzetir. Ruhlar dünyası ona göre ilk gerçekler ve idealardır. Bu fizik dünyada gördüklerimiz onların gölgeleridir. Dediğimiz gibi, herkesin beyninde aynı bilgiler var ve her beyin her türlü bilgiyi içeriyor. İş açığa çıkarmaya gelince, burada beyini çalıştırmak için özel uğraş ve yetenek gerekiyor.

Örneğin; her türlü bilgiyi içeren Windows yazılım programları hazırlanıp piyasaya sürüldüğü zaman herkes alıp makinesine yüklüyor, fakat herkes programı aynı kapasite ile kullanamıyor...

"Ve (Allah) Adem'e isimlerin hepsini öğretti." Yani beynine yükledi. Sonra onları meleklere yöneltip: (örnek olarak; cep telefonu, bilgisayar, otomobil, füze, vesaire) "Eğer doğru sözlüler iseniz, bunları bana isimleriyle (yani bunların ne olduğunu ve ne için kullandığını bana) haber verin" dedi. (Melekler bunları bilmeyince) Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiç bir bilgimiz yoktur. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."

(Allah:) (o esnada adeta Ademin beynine yüklediği bilgi kazanının kapağını açıp her şeyi onun gözünün önüne koyarak zekasını harekete geçirince) "Ey Adem, bunları onlara (ne amaçla kullanılacağı konusu ile beraber) isimleriyle haber ver“ dedi. O da, bunları onlara (ne için kullanılacağı ile ilgili bilgiyle beraber ) isimleriyle haber verdi. Ve ondan sonra bilgi kazanın kapağı kapatılıyor. Hz. Adem o bilgilerin hepsini unutuyor. Sadece günlük yaşamına yetecek bilgilerle yetiniyor.

Peki bunu nereden anlıyoruz? Bundan sonra Allah Teâlâ Hz. Adem ve eşini Cennete yerleştiriyor. Onlara; "istediğiniz gibi gezin, yiyin–için, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz" diye onlara talimat veriyor. Fakat onları Şeytan kandırıyor, o ağaca yaklaştırıp meyvesinden yedirince her ikisi de Allah'ın gazabına uğruyorlar ve Cennetten kovuluyor. Ve boynu bükük ortada kalıyorlar. İşin ironik yönü biraz önce melekler karşısında üstün bilgisiyle her şeyi bilen Hz. Adem, şimdi kendini af ettirmek için Allah Teâlâ’ya yalvaracak kelimeyi bile bilecek durumda değildir. Onun için Allah; "ona bir takım kelimeler öğretti. o kelimelerle Allah'a yalvardı. Allah tövbelerini kabul etti.” Ve ancak böylece dünyada hayatlarını devam ettiler.

Bu konu ile ilgili ayetler:

Ve (Allah) dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleşin. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları durumdan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.

"Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. (Allah da) Bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri kabul edendir, esirgeyendir." (Bakar süresi, ayet; 36-37)

Burada demek istediğimiz şudur: İnsan yaratılırken, kıyamete kadar tüm yapacakları, icatları, bilgileri ve yaşamları önceden programlanmış, beyinlere kayıt edilmiş–yüklemiş, her şey zamanın ihtiyaçlarına bağlı olarak peyderpey ortaya çıkmaktadır. Ama insanlık tarihi süresince, ilerideki zamanlarda olacakların ipuçlarının da verildiği de olmuştur. Örneğin: Hz. Nuh'un bin yıl yaşamasının manası; ilerideki zamanlarda ortalama insan ömrünün bin yıl olmasının adetten olması, Hz. Süleyman'ın meclisinde bulunan bir bilim insanının Yemen’de bulunun Yemen melikesi/kraliçesi Belkıs'ın tahtını saniyeler içesinde oradan Kudüs'e getirmesi (Kur’an’ı kerim Neml süresi, ayet: 38-39-40) ışınlama tekniğinin bir gün devreye girebileceği gibi, Hz. İsa gibi babasız insanların döllenme ile doğabilmesi vesaire.

Başlıktaki Kıyamet meselesine gelince; hepimizin bildiği kıyametin kopuş zamanı sadece Allah katında olan bir bilgidir. Fakat Allah'ın sürekli tekrarlayarak anlattığına bakacak olursak, kıyametin insan yaşamıyla ilintili olduğuna inanabiliriz. Ben şahsen şunu diyorum: Yukarıda Kur'an ayetlerine dayanarak verdiğimiz bilgi ile Allah Teâlâ Hz. Adem’i yaratırken kıyamete kadar olacak her şeyi Hz. Adem’in beynine formülleri ile beraber yerleştirdiğine göre, bu bilgilerin tümü açığa çıkıp hayat bulduktan sonra, yani artık beklenen bir şey kalmadıktan sonra artık kıyametin o zaman kopması gerekir. Çünkü artık beklenilen bir şey kalmaz.

Demek istediğimiz; Allah'ın insanın yaşaması için lazım olan her türlü şeyin ve kendisinin beynine yüklediği her türlü bilgilerin yüzde yüz kullanıma açıldığı, depolananların tükenmesinden sonra kıyamet beklenmelidir.

İrtibat ve yorumlar için:

[email protected]

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
6369 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:54:38

Yahya Munis

Yazarın Önceki Yazıları

Allah’ın ikazına uğraya uğraya son dönemece gelen Erdoğan bu badireden kurtulmak için ne yapmalı? Kemalistlerin 'Bir iki dalaveresi ile nöbete giden Kürt Selahaddin’in U dönüşü' günahlarına kefaret olabilir mi? Kürt milletine, çocukları için Kürtçe seçmeli dersi seçme çağrımızdır…!!! Hamas İle İsrail Arasındaki Savaşın Arka Planındaki Gerçekler 9,5 milyon nüfuslu İsrail, neden 2 milyar nüfuslu İslamiyet’ten korkmuyor? Kürtler Filistin konusunda 'Allah ile aldatılıyor' Aman ha, Kürtler uyanık olmalıdırlar! –1 PKK’nin Barzani ve KDP’ye karşıt olmasının nedenleri ve uluslar arası taşeron olarak PKK’nin üstlendiği görev! PKK’nin Barzani ve KDP’ye karşıt olmasının nedenleri ve PKK’nin üstlendiği görev! Kerkük’ün Kör Testeresi İle Kürtleri Kesmeye Kalkışmak! Demirtaş’ın susturulması ve siyaseti bırakmasına zorlanması! Kürtler İçin Yeni Bir Siyaset, Yeni Bir Yapılanma ve Yeni Bir Lider Arayışı! –3 Kürt Meselesinin Çözümü İçin İdeal bir Yol Haritası–2 PKK, Kendisi İle Beraber Kürtleri İflasa Sürüklerken, Kürtler Nasıl Kurtulabilir? –1 14 Mayıs Seçiminde, Kürtler Ne Yapmalıdırlar? Kürtler artık; 'Türkler ile devam mı, tamam mı' diyecekler! Demirtaş’ın Kürt Siyasetini MİT’in Dizayn Ettiğini İtiraf Etmesi Türklerin vefasızlığı ve Kürtlerin kabaran öfkesi !!! Kürt meselesinin çözüm kongresinin toplanması – 4 Kürt Sorunun Çözümü İçin Yapılması Gerekenler - 3 Geleneksel yöntemlerle Kürt Meselesinin Çözüm Projesinin işlemesi için –2 Geleneksel yöntemlerle Kürt Meselesinin Çözüm Projesi -1 Öcalan: Gelin Kürt meselesinde 'ABD'yi yedeğe düşürelim' Öcalan: 'Bizimkiler devlete uzak düştü, halletmeliyiz!' Artık söz sırası Öcalan ve PKK’de Kürt Toplumu Bu Kadar İhaneti Kaldırmaz!!! Yeni Bir Yaşama Başlarken... Tüm Dostlara Teşekkürler Yeni Bir Çözüm Sürecine Doğru –1– Demirtaş Öcalan’a neyin hesabını verecek, Kürt milletine vereceği hesap ne olmalı? Demirtaş–Öcalan arasındaki vekâlet savaşı ve Kürt siyasetinin sefaleti… Erdoğan’ın muhatapsız çözüm süreci Erdoğan’ın Kürtlerle imtihanı ve geleceği…??? Kürtler, toplumsal yok olma tehlikenin farkındamıdırlar? Kürt milleti, PKK’yi kusmak istiyor, amma velakin… Sol Düşüncenin Kürt Milli Davası Üzerindeki Tahribatı ve Kürt Milletine Maliyeti! 'ABD Afganistan’dan çekiliyor, Kürdistan merkezli büyük oyun başlıyor' “Kandil Dağı Kadar Kürt, Anıttepe kadar Kemalist” olmak, Kürdün derdine çare olur mu? –4 FETO ile mücadele ve Mescid-i Dırar olayı! Üst Aklın Kürt Planlaması ve Kürtler'in çaresizliği –3 Filistin Kürtlerin nesi oluyor? Öcalan: “Bu çatışma bitmez, bu çatışmayı bitireni bitirirler” –2– Erdoğan ile HDP arasındaki savaşı nasıl okumalıyız?-1- Karanlık eller tarafından şehid edilen Mele İzzeddin Yıldırım’ın şehadet yıl dönümü münasebetiyle Batan güneşe tapan Kürt siyasetinin iflası ve yeni güneşin doğması PKK sistemi ve üstlendiği rol – 3 Öcalan’ın liderliğe hazırlanması ve kahramanlaştırılması-2 Bir 'Halk Çocuğu' olarak Abdullah Öcalan ve onun liderliği –1 Evet “ABD’nin Irak’a saldırısı ve saldırıdan sonraki muhtemel gelişmeler(*)” dedik…! Neden Kürt değerlerine saldırıyorlar? –3– Bersisa yolundaki Şivan’a cevap…!-2 Şivan üzerinden yeni proje mi? Kürtlere karşı Tarih tekerrür mü ediyor? Kürt devleti kurulum sürecine girerken, Kürtler ne yapmalı? –10– Roboski ile Taksim arasındaki hat Gezi-Taksim olaylarına farklı bir bakış Kürt sorunu çözüm projesi için ilk adım; 'Kürt toplum sorunları araştırma merkezi…!' –9 Dünya Kürtlere borçlarını ödemek istiyor, fakat…? - 8 ABD'nin Kürt-sel dönüşüm projesi Yeni bir Kürdistan bölgesi için ilk adım! Kürdistan'da yumuşak gücün oluşması – 7 Tarikat ve Medreselerin Kürt Toplumundaki Konumu - 6 PKK ile Nereye Kadar–5 PKK’nin devreye sokulması - 4 Kürt halkının sosyolojik yapısı ve PKK’nin Kürt halkı arasında taban bulması -3 Kürtler ile Türklerin tarihten gelen ilişkileri ve Kürt sorunun oluşması - (2) Kürt meselesinin çözümünde Tarikat, Medrese ve Ulamaların rolü! Faşist ruhlu Türklerle asla...!!! Erdoğan'ın hırsı Bahçeli'nin tuzağı Ziya Gökalp'ın büyük çilesi KÜRTLER ve Türklere kurmuş olduğu tuzak! -2 Türk milliyetçiliği, Türk'e kurulmuş bir tuzak mı? -1 Yenidünya düzeninde Kürtlerin rolü ve önemi ABD'nin Kürt politikası ve Kürtlerin geleceği ABD'nin PKK'nin Başına Ödül Koymasının Anlamı ? Ahmet Ağırakça hocanın tahrifat olayı! İsmen ve Cismen Kürtleri bitirmeye çalışmak! Erdoğan'ı tekrardan seçtiren faktörler SURUÇ olayı yeni bir ROBOSKİ'dir! Hizbullah'a açık mesajımdır - 2 PKK ve Kemalistlerin Kıskacında ki Kürt siyaseti Hizbullah, HUDA-PAR ve HDP Ak Parti'nin Kürdistan vedası! HDP'ye Kemalistler tarafından kayyum atanırken! Kürdistan referandumuna karşı çıkarak, Aslında neye onay verdiğinizin farkındamısınız? (Allah katında) Sn. Erdoğan için geri sayım başlarken! (2) Ak Parti’nin kaderi ve Kürtlerin geleceği! (1) Kürtleri kurban olmaya zorlamak!
x