Yeni Ortadoğu'da Kürtler kazanan mı yoksa kaybeden mi olacak?

Arap Baharı, Ortadoğu’da dengeleri alt üst etti. Suriye iç savaşı sonrası, IŞİD’in ortaya çıkması yalnızca bölgede değil dünyada deprem etkisi yarattı. Bunun sonucu olarak Rusya’nın “Süper güç” konumuna ulaşıp, Ortadoğu’ya güçlü bir dönüş yapması ise hesapları değiştirdi.

Sena Shafik

29.05.2020, Cum | 18:23

Yeni Ortadoğu'da Kürtler kazanan mı yoksa kaybeden mi olacak?
Makaleyi Paylaş
“Uyuyan dev” olarak anılan Çin’in ise dünya sahnesinde yerini almaya başlayıp, Ortadoğu’da oyun kuran ülkeler arasına katılması, şüphesiz ABD’nin bölgedeki etkisini zayıflatan etkenlerden biri oldu.

Koronavirüs salgını ile mücadelede yetersiz kalan ve krizi yönetemeyen ABD, dünya üzerinde güç kaybetmeye başlarken Çin ve Rusya daha aktif ve etkili politikalarla öne geçmiş gibi görünüyor.

Özellikle soğuk savaştan bu yana Ortadoğu’da sorunlara çözüm getiremeyen ABD’ye karşı bölge halklarının ciddi bir umutsuzluk içinde olması ise “Kopuşun başlangıcı” olarak tanımlanabilir. Son 30 yıldır ABD’nin Ortadoğu’da yürüttüğü politikanın neredeyse iflasın eşiğine geldiğini söylemek abartı olmayacaktır sanırım.

 

Hayal kırıklığı;

Yaşanan kaos ortamında ABD’nin Irak ve Suriye’den güçlerini geri çekmeye yönelik manevra yapması, bu ülkeye güvenerek iş birliği yapan bölge halklarının güvenini büyük oranda sarstı. ABD yönetimi, her ne kadar çekilmenin ertelendiği yönünde açıklamalar yaptıysa da hayal kırıklığı yaşamaları nedeniyle sahada mücadele azmi kırılan yerel ortaklarından aktif destek alamayacağı kendini gösterdi. Yerel partnerlerden biri ve en önemlilerinden olan Kürtler ise, geleceğe ilişkin planlamalarını artık ABD’siz çiziyor.   

 

Rusya ve Çin boşluğu dolduruyor

Amerikalı Rand Araştırma Merkezi’nin yayınladığı 35 sayfalık raporda, ABD’nin, Irak’taki askeri güçlerinin çekilmesi sonrasında ortaya çıkacak olası sonuçlar geniş bir şekilde ele alınıyor. Raporda da vurgulandığı gibi; ABD’nin geride bırakacağı en küçük bir boşluk Rusya ve Çin tarafından seri bir şekilde doldurulacak gibi.

 

Güç dengeleri değişiyor mu?

Uzun zamandan beri ABD, Irak ve Suriye’de; İran’ın etkisini kırmak için etkili önlemler kapsamında operasyonlar gerçekleştirdi. Ancak raporda, bölgede İran’ın yanısıra, Rusya ve Çin’in de, ABD’nin etkisini kırmaya yönelik yoğun faaliyet  içinde oldukları ifade ediliyor.

Bu da şu demek oluyor: Dünya genelinde ve özelliklede Ortadoğu’da yeni güç dengeleri şekillenmeye başlıyor!

 

Çin bölgeye göz kırpıyor

ABD bundan sonra bölgede attığı her adımda Rusya’yı ve Çin’i  hesaba katmak durumunda. Korona krizinin de bu yönlü gelişmeleri hızlandırdığını vurgulamak abartı olmaz.

Düşünce kuruluşları, araştırma merkezleri, ve politik çevreler, krizden doğacak sonuçları tartışmaya devam ediyor.  Şüphesiz bölgemiz Ortadoğu geçmişte olduğu gibi gelecekte de en fazla bu gelişmelerden nasibini alacaktır.

Ön görülen yeni dünya sisteminde, ABD ve Çin arasında yaşanan kutuplaşmanın etkisinin bölgemizde de yeni cepheleşmeleri beraberinde getirmesi bekleniyor.

Bölgede ABD karşıtı olarak bilinen, ya da öyle görünen güçlerin ise yakın zamanda daha çok Çin’e yakınlaşmaları bekleniyor.

 

Stratejik ortaklığa doğru

ABD’nin ambargo uyguladığı İran İslam Cumhuriyeti’nin bu aralar ciddi bir ekonomik ve politik kriz içinde olduğu gözleniyor. Gelecekte ise İran’ın ABD’ye karşı Çin’e ve Rusya’ya daha fazla yanaşacağı ve ilişki geliştireceği beklenen bir durum olarak görülüyor.

Ancak Suriye’de Rusya’nın daha fazla rol alıp ABD ve İsrail desteği ile İran’ı devre dışı bırakmaya doğru yol alması, iki ülke arasında bu günlerde yaşanan en büyük sorun olarak görülüyor. Bu durumun aşılması halinde ABD’ye karşı, Rus-İran yakınlaşması stratejik ortaklığa dönüşebilir.

 

Türkiye faktörü

Ortadoğu üzerinde etkili olan yeni güçlerden birinin ise Türkiye olduğu görülüyor. Bölgede özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın politik manevraları dengeleri değiştiriyor. Irak’tan Suriye’ye; Suriye’den Libya’ya kadar uzanan ve yerel güçlerden binlerce silahlı milis ordusu oluşturan Erdoğan, Suriye ve Libya’da dengelerini Türkiye lehine değiştirmeye çalışıyor. Bu durum özellikle Araplar arasında “Osmanlı ruhunun yeniden canlanması” olarak ifade ediliyor. Diğer yandan birçok Arap şahsiyet, ülkelerinin Erdoğan’ın “Osmanlı özlemini uygulamaya çalışmakla” suçladığını da söylemeden geçmeyelim.

 

Türkiye’nin Suriye ve Libya çıkmazı

Ancak Türkiye’nin ciddi bir ekonomik sıkıntı içinde olduğu ve politik alanda zorlandığı da görülüyor. Dış politika ve diplomatik alanda geçen yıldan beri yaşanan sorunlar ise halen aşılmış değil. İdlib olayları ve Libya’da yaşanan çatışmalar, Türkiye’yi çok ciddi zorluyor. Korona salgını bu sıkıntıları biraz kamufle etmiş olsa da yeniden Türkiye’nin önüne çıkacağı muhakkaktır. Özellikle ağırlaşan ekonomik sorunların ileride çok ciddi politik sıkıntıları beraberinde getirmesi bekleniyor.

 

Taviz koparma mı?

Rusya ve Çin’e yanaşıyor gibi görülse de, Erdoğan’ın esas amacının ABD ve batı ülkelerinden daha çok taviz koparma peşinde olduğu politik çevreler tarafından rapor ediliyor. Bu kapsamda Türkiye’nin belli bir süreye kadar Doğu ve Batı arasında gidip geleceği öngörülüyor.

 

Arap alemindeyse durum çok farklı:

Araplar da her türlü politik ve mezhepsel  bölünme ve parçalanma yaşanıyor. Çok ciddi liderlik sorunları da bunun cabası. Arapları bir cephede birleştirecek ve bir yöne kanalize edecek ne bir örgüt nede bir merci, şu aşamada görünmüyor.

Bu kapsamda Arap dünyasının bir süre daha yaşanan gelişmelerin etkisinde yürüyeceği görülüyor. Bu doğrultuda, olaylara müdahale iradesi ve gücü pek olmayacak gibi.

Bu durum ne kadar yada nereye kadar gider? Bunu kestirmek zor olsa da uzun bir süreyi kapsayacağı ifade ediliyor.

 

 Peki bu durumda Kürtlerin konumu ne olacak?

Soğuk savaşın sona ermesinden sonra ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalesi bölgeyi direk veya endirek yönetmesi, bölge devletlerin etkilerinin azalması, birinci dünya savaşından sonra Kürtlere ilk defa büyük fırsatlar sunmuştu.

 

Güney ve Rojava kazanımları

Bu fırsatlardan hızla yararlanan Kürt hareketleri, Kürdistan’ın dört parçasında amaca doğru hızla yol alarak olumlu gelişmeler sağladı. Özellikle Güney Kürdistan’da 1991 halk ayaklanmasıyla diktatör Saddam Hüseyin, ülkede otoritesini kaybetti. Sonrasında değişik süreçlerden geçen Kürtler bölgede önce özerklik, sonrasında ise federe yönetim kurdu.

Diğer parçalarda da ortaya çıkan olumlu sonuçlardan yararlanmasını bilen Kürtlerin öncüleri Kürt mücadelesi kazanımında ileri gelişmeler sağladı. Rojava Kürdistanındaki gelişmeler buna örnek verilebilir.

 

Kürtleri IŞİD ile engelleme

Kürt hareketinin gelişiminden rahatsız olanlar statünün önüne geçilmesi için her türlü yolu denediler. Fakat gelişmelerin önüne geçemeyen Kürt karşıtı güçler, IŞİD gibi bir yapılanmayı ortaya çıkararak Kürtleri engellemeye çalıştılar. IŞİD sadece Kürtleri engellemekle kalmadı, uyguladığı vahşet görüntüleri ile dünyaya korku saldı. Bu süre içinde IŞİD’ın Kürt kentlerini işgal etmesi ve özellikle Şengal bölgesinde uyguladığı katliamlar hafızalarda tazeliğini koruyor.  

 

Kürtlerin kazanımları tehlikede

Terör örgütü ve artıkları bitmeden Korona virüsünün ortaya çıkması, bölgenin geleceğine yönelik değişik senaryoları da gündeme getirdi.

1990’lardan sonra Kürtler açısından yaşanan olumlu gelişmeler ve kazanımlarda geriye doğru gidiş gözleniyor. Yeni dengeler, oluşacak fırsatlar Kürtler açısından ciddi riskler barındırıyor.

Dıştan kaynaklanan tehlikelerin yanı sıra Kürtler kendi içinde yaşadıkları tehlikeler de ciddi risk barındırıyor. Özellikle içte yaşanan dağınıklık, ulus çıkarlarından çok parti ve grup çıkarlarının esas alınmasına yönelik girişimler, Kürt kazanımlarını bir anda ters yüz edebilir. Son dönemde birbiri ardına yaşanan olumsuz ve uğursuz gelişmeler Kürtlerin kazanımları önünde büyük risk oluşturmasına paralel olarak, trajik bir durumu ortaya çıkarabilir.

 

En büyük yara içimizde

Geçmiş 30 yılda birleşme imkanı varken Kürtlerin hala bir çatı altında toplanamaması, her kafadan bir ses çıkması, bu halkın güçsüz ve etkisiz kalmasının en temel nedeni olarak kendini gösteriyor. Bundan sonraki süreçte de dış tehlikeler hangi boyutta olursa olsun Kürtlerin kaderini içten kaynaklanan sorunların belirleyeceğini görüyoruz.

Dengelerin oturmadığı, istikrarın olmadığı ve gelişmelerin seyrinin net görülmediği bir Ortadoğu’da Kürt harekatının dağınık kalması başarı şansını zayıflatır.

 

Sistemli birlik

Geçmişten günümüze süren Kürtlerin birlik ihtiyacının, politikacıların demogoji ve sloganlarıyla olmayacağını hepimiz sanırım artık anladık. Birliğin sadece düşünmekle ve istemekle değil, aksine sistemli bir çalışma ile sağlanacağını biliyoruz artık.  

Sonuç olarak bizi hareketli, karmaşık ve zor bir süreç bekliyor.

Ekonomik ve politik krizlerin yanı sıra önümüzdeki dönemde güç çatışmalarına da tanık olacağız.

Kürt halkı olarak buna hazır olmamız kesin şarttır.

Özellikle Kürdistan adına politika yapan bütün örgüt, kurum ve kuruluşların hedefi güç gösterisi, çatışma değil enerjilerini Kürdistan halkının bu süreçten başarıyla çıkmasına harcamaları gerekiyor.

Kürtler arası çatışmayı önlemek te, kazanımları korumak ve ileriye taşımak ta Kürdistan’da yaşayan biz halkın ellerindedir.

Yeter ki ulusal konularda partiler, örgütler ve gruplar üstü bağımsız hareket edebilme insiyatifi gelişsin. Bu gerçekleşirse Kürt halkı yarınlarda özgür milletler topluluğunda layık olduğu yeri alır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
11747 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:04:00:45