Üniversite Raporu

Üniversite deyince insanın aklına ilkönce bilim kavramı gelir. Üniversite bilimin üretildiği bir kurumdur. Şüphesiz, bilim, başka kurumlarda, enstitülerde vs. de üretilir. Ama, bilimin üretildiği mekan olarak başta üniversiteyi saymak yanlış değildir.

İsmail Beşikci

14.01.2021, Per | 06:02

Üniversite Raporu
Makaleyi Paylaş

Bilim, bilim ortamında üretilir. Bunun için temel koşul ifade özgürlüğünün olmasıdır. Özgür eleştirinin, pürüszüz, dinamik bir şekilde işlemesidir. İfade özgürlüğü, özgür eleştiri elbette tüm toplum için kazanılmış haklar olması gerekir. Sadece üniversite öğretim üyeleri için ifade özgürlüğü olmaz. Bu, olanaklı da değildir. Bir toplumda, bir devletin siyasal siteminde, anayasasında, ifade özgürlüğü yoksa, sınırlıysa, orada akademik özgürlüğün hiçbir değeri yoktur. Siz, istediğiniz kadar Prof. Dr. gibi unvanlara sahip olun, eğer, devletin resmi ideolojisine aykırı bir görüş ileri sürüyorsanız, kendinizi karakolda bulabilirsiniz, Cumhuriyet Savcısı’nın karşısında bulabilirsiniz.

Üniversite çalışmaları için gerekli ve yeterli koşul ifade özgürlüğünün tüm toplum için kazanılmış olmasıdır. Olması gereken budur. Bunun olması için çalışmak elbette önemlidir. Ama bu, fiili olarak yaşananlara ilgisiz kalmak anlamına gelmemektedir.

İBV’nin Üniversite Raporu

İBV’nin yayımladığı üniversite raporu, üniversitede, fiili olarak neler yaşandığını göstermesi bakımından önemlidir. Raporun Türkiye’deki üniversitelerle ilgili olduğu açıktır.

Raporun tam adı şöyle: Türkiye Üniversitelerinde Kürt Çalışmaları Alanında Yaşanan Akademik Hak İhlalleri, İBV, Eylül 2020. Rapor 85 sahife. Etkiniz AB Programı desteğiyle hazırlanan bir rapor.

Proje ekibini, Ayşe Tepe Doğan, Tofan Sünbül ve Güllistan Yarkın oluşturuyor. Proje koordidanatörü Ayşe Tepe Doğan. Raporun yazıcısı Güllistan Yarkın. Güllistan Yarkın, araştırma önerisinin geliştirilmesinde, Dr. Derya Bayır’ın katkısı olduğunu dile getiriyor.

Güllistan Yarkın, Rapora yazdığı, Eylül 2020 tarihi Önsöz’de, Rapor’un hazırlanışı hakkında genel bilgiler veriyor.

Rapor, Türkiye’nin taraf olduğu, uluslararası sözleşmelerde, ifade özgürlüğünü garanti altına alan maddeleri vurgulayarak başlıyor.

Daha sonra, 1923’den beri, üniversitelerin, Kürd sorunu konusuna bakışı inceleniyor. 1990’lara kadar olan dönemi baskı dönemi olarak anlatıyor. İsmail Beşikci’nin, Fikret Başkaya’nın çalışmalarından, davalarından söz ediyor. Daha sonra, 1990’larda, üniversitelerde, Kürd sorununa karşı kısmi bir açılış konu ediliyor.

‘Kürd çalışmalarında tarihsel bir deneyim’ raporun girişindeki yeni bir başlık. Bu başlık altında, Mardin Artuklu Üniversitesi ve akademideki hak ihlalleri irdeleniyor. Rapor, son olarak, diyalog ve ateşkes sürecinin bozulmasının Kürd çalışmaları üzerindeki etkisin değerlendiriyor.

Bilgiler anket yoluyla ve derin görüşmeler yapılarak elde edilmiş. 58 akademis yen ankette sorulan sorulara cevap vermiş. 20 akademisyenle de derinlemesine görüşmeler yapılmış. Virüs salgınından dolayı, anketler internet üzerinden online yapılmış. Anketler ve derin görüşmeler 2020 yılı Nisan, Mayıs, Haziran aylarında yapılmış. Ankete katılan 58 kişiden 32’si erkek 26’sı kadındır. 58 akademisyenden 39’u, anketin uygulandığı dönemde, üniversitede çalışmamaktadır. 2016, 2017 yıllarında çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnamelerle görevlerinden ihraç edilmişlerdir. Ankete katılanlar, Kürt Dili ve Edebiyatı ‘yaşayan Diller’, Sosyoloji, Psikoloji, Uluslararası İlişkiler, Siyaset Bilimleri, Tarih, Antropoloji, Felsefe, Mimarlık, İktisat/işletme, Tıp, Eğitim Bilimleri gibi alanlarda çalışmaktadırlar.

***

Rapordan seçtiğim üç alıntıya dayanarak, üniversitenin Kürd sorununa yaklaşımı, bilim, bilim yöntemi kavramlarına verdiği içerik konusunda da, küçük değerlendirmeler yapmak gerekir, kanısındayım. Bir akademisyen şunları anlatıyor:

“… O başlıktan tabi ki salnamelere, arşiv belgelerine, dönemin kaynaklarına dayanarak, Kemal Karpat’ın Osmanlı Nüfusu kitabına dayanarak bölgede yaşayan unsurları yazmıştım. Şu kadar Kürt, şu kadar Ermeni, şu kadar Ezidi falan diye. Bir hoca şey demişti; “Ne Kürt’ü? Kürt diye yazamazsın!” Ben de “Ne yazmam gerekiyor?” dedim. Dedi ki: “Türk yazman lazım.” Dedim; yani belgeyi tahrif mi edeyim? “Ben şu an jüriyim bana karşı cevap veremezsin. Vacip olan unsur ne ise o yazılacak” dedi. “Tamam dedim belgeyi tahrif mi edeyim?” Bana “Hâkim olan unsur neyse o yazılacak” dedi. Ben de “Tamam hâkim unsur Türk olabilir ama orada yaşayan farklı etnik ve dini gruplar var. Bunlar da devletin resmi kayıtları olan salnamelerden yazıyorum. Bunu kabul etmemek niye bu kadar zor?” dedim. Açıkçası böyle çok tahrik edici konuştu ben de sinirlendim. Diğer iki hoca yatıştırmaya çalıştı” (s. 41)

Hem Fen Bilimlerinde, hem Sosyal Bilimlerde, bilim olguları, olgusal ilişkileri inceler. Bilim olgusaldır’ önermesinin, burada nasıl anlaşıldığı, uygulandığı açıkça görülüyor. Burada, yasaklar daha iyi iş görüyor. Olgunun yerine yasakların önerdiklerinin kullanılması isteniyor. Bunu dile getirenin, muhakkak, Prof. Dr. gibi bir unvanı da vardır. Bu, bilim yönteminin içeriğinin anlaşılmadığını veya yanlış anlaşıldığımı ortaya koyar. Bilim yönteminin kavramlarının değil, resmi ideolojinin kavramlarının kullanılması öneriliyor, buyruluyor. Bu, resmi ideolojinin bugünkü ihtiyaçlarına göre, tarihi yeniden yazmak anlamına gelir. Bu, resmi ideolojinin bugünkü ihtiyaçlarına göre toplumu yeniden düzenleme anlamına gelir. Bu aynı zamanda, resmi ideolojiye sahip devletlerde, tarih yazımının ne anlama geldiğini de göstermektedir. Tek başına bu örnek bile, bugün, üniversitenin geldiği bu noktayı ortaya koyuyor.

Başka bir akademisyenin anlattıkları ise şöyle:

“Bir tez yazdım... ve [tez danışmanıma] götürdüm, beraber okuduk. Baktı, adamın gözleri masaya düşecekti neredeyse, baktı böyle: “Bu ne lann?” dedi.”Tez proposalı” dedim, “Nasıl proposal lan bu böyle?” dedi. “Yazdım işte” dedim, “Ne yazıyor burada?” dedi. “…Bu tez Kürdistan’daki şiddet dolu yıkım politikasını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.” ile başlayan her üç cümlede bir Kürdistan, yıkım, şiddet, inşa geçen bir drafttı [taslaktı]. Baktı böyle: “Sen bunu bu şekilde yazmışsın da biz bunu böyle kabul etsek enstitüyü kapatırlar.” dedi. “Evet, kapanıyorsa kapansın” dedim… Baktı: “Gebertirim ulan seni, başımızı belaya mı sokacaksın bizim? Neyin bedeli, dünya kadar ev taksidi, araba taksidi var lan. Valla gebertirim seni. Oğlum bak enstitüyü de kapatırlar, hepimizi de içeri atarlar” dedi. “Ee ne yapalım?” dedim, “Yumuşat lan onu” dedi. Ama bir şeyi biliyorum, [tez danışmanımın] oradaki tezlerle ilgili bir sorunu yoktu, doğru olduğunu biliyordu. Ondan sonra bütün Kürdistanlar, Kürtlerin yaşadığı yere dönüştü... 2.5 saat sonra öneri jürisine girdik. Şansıma [tez danışmanım] çok sağlam durdu arkamda, [..] hoca vardı o zaman, çok baba bir adamdı, tarihçi. O da hakikaten çok sağlam durdu.” (s.43)

Burada, üniversitede çalışmanın asıl amaçları da vurgulanıyor. ‘yeni evin, yeni arabanın taksidini rahat bir şekilde ödemek’ Bunun için devleti rahatsız edecek kavramlardan, sözcüklerden uzak durmak gerektiği belirtiliyor. Burada, küçük de olsa bir bilim heyecanının olmadığı açıkça görülüyor.

Üçüncü akademisyenin anlattıklarından yaptığımız alıntı biraz uzun:

“Çözüm sürecinde çok daha rahattı. Bazen üniversitenin yöneticileri de üniversitedeki etkinliklere katılıyordu. Mesela bir ara [Kürt yanlısı partiden bir milletvekili] gelmişti, konuşma yapıyordu, sloganlar atılıyordu. Bir ara Kürt sorunu çözüm çalıştayı yapıldı. Rektör de katıldı, konuştu hatta. Çok iyi hatırlıyorum katılan konuşmacılardan biri konuşmasında işte başkan Apo şöyle diyor diyordu.

… Rektör bizi ihraç etmeden önce odasına çağırdı. Gittim tam otururken bana “Devlet mi kuracaktınız” dedi. Ben de şaşırdım, güldüm. Daha soruşturma aşamasındayım, ihracım daha olmamış. “Siz devleti ne sandınız? Türk devletini ne sanıyorsunuz? Durur durur sonra bak böyle sizin kafanıza vurur” dedi. Tabi artık onun niyeti anlaşılınca ben de “Ben bu tür şeyleri konuşmak için sizin yanınıza gelmedim. Sizin bu anlattıklarınız farklı mevzular, benim öyle bir niyetim yok devlet kurma, şu bu gibi” dedim. O da “Bu devlet biliyor kimin ne olduğunu, günü gelir böyle sizin karşınıza çıkar” dedi. Ben de “Hocam yani beni ne için atıyorsunuz, soruşturma açmışsınız belli ki beni atacaksınız ama ne için atacaksınız? Benim yasal hukuki bir sıkıntım var mı?” dedim. “Yok, yasal hukuki hiçbir sıkıntın yok ama devlet sana güvenmiyor ben de güvenmiyorum” dedi. “Yani ben ne yapayım bu güveni kazanmak için ne mesela” dedim. “Senin şimdi bu devlette üst kademeden bir tanıdığın var mı? YÖK’de, bakanlıkta mesela?” “Yok bir tanıdığım” dedim. “AK Parti’nin üst düzeyinde bir tanıdığın var mı? Kaymakamlıkta, bir vali tanıdığın var mı?” “Yok” dedim. “Onlardan biri sana kefil olsun bana yazı göndersin desin ben kendisini tanıyorum herhangi bir şeyi yoktur desin, ben de senin durumunu değerlendireyim” dedi. “Öyle bir tanıdığım yok hocam” dedim. Bir örnek çıkardı kendi masasından “Seninle benzer durumda olan bir hoca var ona da soruşturma açtık ama AK Partili milletvekili kendisine kefil olmuş. Biz şimdi onun dosyasını kapatacağız. Sen de istersen böyle bir yol bul.” dedi. “Öyle bir tanıdığım yok, sizin bana yönelttiğiniz bir suç varsa söyleyin” dedim. “Yok, sen devletin yanında olduğunu bana ispat et” dedi. Ben de “Yani bunu nasıl ispat edebilirim, bunun hukuki bir şeyi var mı? Siz bana suçlamada bulunacaksınız ben de ona cevap vereceğim” dedim. “Suçlama yok. Sen bu devletin yanında değilsin” dedi “Peki ben kendimi nasıl ifade edeceğim bu şekilde?” dedim. “Senin mesela hiç teröre lanet mitinglerinde bir fotoğrafın, bir karen var mı?”dedi. Bir ara oluyordu bu mitingler çıkıp teröre lanet ediliyordu. “Valla yok hocam” dedim “ O zaman sen devletin yanında değilsin” dedi[…] Tabi insan benzeri bir soruşturma komisyonuna girince normalde söylemeyeceğin bazı şeyleri de söylemek durumunda kalıyor[…] Dedim ki “Şimdi siz bana soruşturma konusu olarak belirlediğim bir konu yok diyorsunuz. Mesela Barış İmzacıları falan diyorsunuz (o zaman onlara soruşturma açılmıştı, atılıyorlardı) benim o evrakta da imzam yok” dedim. O da “Zaten senin gibi radikaller böyle bir belgeye imza atmaz ki.” dedi. Ben şok oldum. “Devlet zaten bakıyor, inceliyor bu işin en keskinleri imza atmıyor’’ dedi. “(s. 81)

Buradaki konuşma, sıradan bir memurla amiri arasındaki konuşma gibidir. Bir akademisyenle bölüm başkanı veya dekan veya rektör arasındaki konuşmaya hiç benzemiyor. Akademisyenin yazıları, kitapları, dersleri, araştırma projeleri vs. konuşulmuyor.

Dikkat edelim. Bölüm başkanının, dekanın veya rektörün, ateşkes dönemindeki tutumu, düşünceler ve ruhsal yapısı ile çatışma dönemindeki tutumu, düşünceleri, ruhsal yapısı çok çok farklıdır. Ateşkes döneminde, barışı kurma toplantılarına katılan, ‘Öcalan şöyle söyledi böyle yaptı’ şeklinde yapılan konuşmalara izin veren, konferanslar, paneller düzenleyen yöneticiler, çatışma döneminde, bu tür toplantılara katılanların ve konuşanların suç işlediğini vurgulamaktadır.

Akademisyenin üniversitede kalabilmesi için Adalet ve Kalkınma Partisi ileri gelenlerinden, AK Parti milletvekillerinden, veya vali, kaymakam gibi bürokratlardan ‘yaramazlığı yoktur, rejime, hükümete muhalif değildir’ yazısı getirmesi isteniyor. Örneğin, akademisyen, ‘teröre lanet mitingi’ne katıldığına dair bir fotoğraf sunsa, işler yoluna girecek. Buradaki ortamın bilim ortamı olmadığı besbellidir.

20-25 yıl öncesine kadar, memur alırken, ‘Kemalist anlayışa bağlı’ ‘devletine bağlı’ olması isteniyordu. Güvenlik soruşturmalarında daha çok bu kriterlere bakılırdı. Günümüzde, bu konularla ilgili temel kriter, artık ‘AKP’nin duygularına, düşüncelerine, tutumlarına bağlılık’ olmuştur.

Bütün bu ilişkilerde, bilim, bilim yöntemi, araştırma heyecanı gibi süreçlerin yer bulmadığı görülüyor. Bilim kavramının içeriğinin iyice boşaltıldığı, üniversitenin bilimden uzaklaştırıldığı görülüyor. Üniversiteler çoğaldıkça bilim kavramının içeriğinden boşaltılma süreci de artmaktadır.

İfade özgürlüğü, özgür eleştiri söz konusu olduğunda, 1950’lerde, 1960’larda, öncesinde ve sonrasında da üniversite olduğu söylenemezdi. Ama o dönemlerde üniversite ciddi bir kurumdu. Toplumda büyük bir itibarı vardı. Akademik unvanların da büyük bir değeri vardı. 1960’da, 27 Mayıs’tan önce, 28 6 Nisan olayları sırasında, polis, üniversiteye girdiğinde ve buna itiraz eden İstanbul Üniversitesi Rektörü, Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar’ı hırpaladığında, üniversitede, basında kıyamet kopmuştu. Ankara’da, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne asker, polis girdiğinde ve Dekan Prof. Fehmi Yavuz, buna itiraz ettiğinde ve hırpalandığında kıyamet kopmuştu. (x)

Bugün, üniversitenin böyle bir itibarı yoktur. Akademik unvanların da bir değeri kalmamıştır. Üniversite, kamu yönetimi içinde, nüfus müdürlüğü, tapu ve kadastro müdürlüğü, sağlık ve sosyal yardım müdürlüğü, milli eğitim müdürlüğü, turizm müdürlüğü, spor müdürlüğü gibi, herhangi bir genel müdürlüğe dönüşmüştür.

İBV’de, Etkiniz AB Programı desteğiyle hazırlanan üniversite raporu, başarılı, önemli bir metindir. Aynı zamanda çok değerli bir metindir. Üniversitenin bugünkü durumunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

(x) O gün, dersliklerin bulunduğu ikinci kat kurşun yağmuruna tutulmuştu. İkinci sınıf, III Maliye ve İktisat, III Diplomasi, IV Diplomasi derslikleri yoğun ateş altındaydı. Kurşunlar, pencereden giriyor, tavanı parçalıyordu. IV Maliye ve İktisat, 1. Sınıf, III İdare, IV İdare derslikleri, Fakülte’nin arka bahçeye bakan tarafındaydı. O tarafa asker-polis henüz geçmemişti. O gün ders yoktu. Bütün öğrenciler, hocalar, Fakültenin önünde, Demokrat Parti’nin Vatan Cephesi ve Tahkikat Komisyonu politikalarını, polisi, askeri protesto ediyordu. O gün Fakülte ve Fakülte’nin bitişiğindeki öğrenci yurdu kapatılmıştı. Yurt sadece SBF öğrencileri içindi. O dönem öğrenciydim. İkinci sınıftaydım. Ben de yurtta kalıyordum.

Tavandaki kurşun yaraları bir sene kadar muhafaza edilmişti. Sonra alçıyla, badanayla kapatılmıştı.

1963-1964 yıllarında Fakültenin bitişiğindeki yurt binası yıkılmış, yerine bugünkü bina yapılmış, derslikler de bu yeni binaya taşınmıştı. Dersliklerden boşalmış ikinci katta da enstitüler için yeni bölümler, öğretim üyeleri için odalar düzenlenmişti.

Not

Benim yazılar üzerine Mütevelli Heyeti’nden ve Vakıf Yönetimi’nden arkadaşlar eleştirilmektedir, suçlanmaktadır. ‘Beşikci’ye bu yazıları bu kişiler yazdırıyor’ denmektedir. İbrahim Gürbüz daha çok eleştirilmekte ve suçlanmaktadır. Bu, hem İsmail Beşikci için, hem bu arkadaşlar için haksızlıktır, saygısızlıktır.

Bu tür eleştiriler, suçlamalar, ‘Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-_Haşdi Şabi İşbirliği’ yazısından sonra daha da artmıştır.

Vakıf toplantılarında bazan teknik işlerden söz edilmektedir. Ben bu konuşmaları dinlerim. Ama sözü edilen yazıların yazılması, yayımlanması, şüphesiz, İsmail Beşikci’nin isteğiyle, iradesiyle gerçekleşmektedir. Arkadaşlar da bu yazılardan, yayımlandıktan sonra haberdar olurlar.

Bu yazıların, İsmail Beşikci’nin kendi düşünceleri olduğu, kurumsal olarak İBV’yi bağlamayacağı da söylenebilir. Kamuoyuna açıklanan her yazı, her düşünce eleştirilebilir. Doğal olarak Beşikci’nin yazıları, düşünceleri de eleştirilebilir. Bu durumun kamuoyuna açıklanmasını gerekli gördüm.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
5178 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:07:51:41

İsmail Beşikci

Yazarın Önceki Yazıları

Karakoçan (Dep) ve Yayladere (Holhol) İle İlgili İki Kitap Uludere (x) Newroz 2024 Akre Üç Kitap Hazro Beyleri Simurglar Mehmet Bayrak’ın Kürt Kimliği Mücadelesi Şeyh Said Direnişi İle İlgili İki Kitap Diyarbakır Kitap Fuarı 2023 Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi Ehmedê Xanî’nin Hatırası Üzerine Abdurrahman Önen-Erdnîgarîya Kurdistanê Kürtler ve Güller Cilt 3 ‘49’lar’, ‘55’ler’, ‘23’ler’ … 'Yaşamın Kıyısında' Behdinan, Barzan, Milli Lider Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler(II) Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler Yüzüncü Yılında Lozan Antlaşması Son Kız ‘Deniz’in Ütopyası’ Üzerine Rudaw TV Stockholm Kürd Sürgün Müzesi Üzerine Düşünceler Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan II Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan Diaspora Kürdleri Mele Mıstefa Barzani Ulusal Müzesi Rovîyê Xasûk Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi III Kendi Kendini Yönetme Hakkı ‘Ayrılıkçı Yazılar’ Peywend Yayınları Duhok Üniversitesi’nin 30. Yılı Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne II Kürtçülük Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne Kürd Aydınları II Bedirhan Epözdemir’in Anıları Seyidlik-Şeriflik Kürdizade Ahmed Ramiz Medreseler-Üniversiteler Medya Kitabevi Birleşmiş Milletler ve Kürdler Mülteci Yaşamlar Öncü Bir Kürt Aydını 59 Yıl Sonra Şemdinli Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu III Ortadoğu Bir Ailenin Son 200 Yıllık Tarihi Tarih Okumaları, Kürdlerin Hikayesi Hewler’de, Soran’da ve Cambridge Koleji’nde Konferans Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor? Aforizmalar Son Yolcu Irkçılık Hakkında … Aydınlar Hakkında… Latife Fegan’ın Anıları Adil Yargılama/Yargılanma Mümkün mü? Kürd Aydınları İlim-Bilim Kürdçe Derslerinin Önemi Yaş 83…* Mezopotamya Uygarlığında Hakkari Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu - II Bediüzzaman’ın Hançeri Doğu-Güneydoğu Dernekleri Platformu* Destar Kitap-Kafe Kürdistan’ın Güney'ine Seyahat Kürd Tarihinin Yazılı Ana Kaynakları Bingöl-Van Gezi İzlenimleri Göbekli Tepe Hakkında… Güvenlik Munzur Çem’in Anıları Derve Cendere II Saatin İçindeki Sır Mehmet Öncü Kitapları Zarema, Yahudi Devleti Juli’nin Sesi ‘Ateşte Doğanlar’ Kadri Hoca… Kürt Hâkim Alevilik Üzerine II ‘Aleviler ve Sosyalistler’ Kitabı Üzerine Uygur Türkleri Başkanlık Seçimleri, ABD OFra Bengio’nun Kürd Liderlere Eleştirisi Dr. Said Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Maaş Sorunu… Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-Haşdi Şabi İşbirliği Ama Onlar Kardeştiler… Mustafa Suphi ‘Kürdistan Ortadoğu’nun Polonya’sıdır’ İSkan Tolun II Kürt Dil Hareketi (Harekata Zımanê Kurdî) II ‘Doğumun Ölümü’ Kürt Dil Hareketi (Hereketa Zimanê Kurdî) Kürdistan Bayrağı’nın ve KDP Binasının Yakılması Üzerine… Ermeniler, Kürdler, Azeriler Devrimci Doğu Kültür Ocakları Eylül 2020 Kürdler-Kürdistan Bir AİHM Başkanı Halepçe arşivlerinin yakılması ve KDP’ye saldırı Devran İskan Tolun Woodrow Wilson Harf Devrimi’nin Kürdler İçin Anlamı Mehmet Elbistan Kürtler, Şehir Şehirlileşme ‘Kürt Çalışmaları…’ Zini Gediği Katliamı Kürd Tarihini Kürdlerin Yazması… ‘Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ II ’Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ Değinmeler-2 Irkçılık Üzerine Seyid Ahmed Cebari Şengal, Afrin Mustafa Selîmî Kemalizm ve Kürd Ulusal Sorunu Orhan Kotan’ın Şiiri Leylan - II Kürt Meselesiyle İlgili Bir Projen Var mı? Leylan Xwebûn Orta Karadeniz’de Etnisite İlişkileri Alevilik Üzerine… Güvenli Bölge Duvarımızı Yapamadık… Doktor Said Alevilik ve Tarihi Bitlis ve Ahalisi 1916 Kürd Tehciri Bir Diplomatın Anıları Xızır Nasıl Ali Oldu? Kürd Tarihi Üzerine Gözlemler Adıyla Çağırmak Kürdistan’ın Güneyinde Soykırım Kürdlerin Tarihi Milliyetçilik Üzerine Hong Kong, Kürdistan ‘Kürtlerle Türkler’ Ortadoğu’da Devletlerin Kurulması Abdurrahman Qassemlu’nun Katledilmesinin 30. Yıldönümü Üniversitenin Bilim Anlayışında Temel Sorunlar Cumhuriyet, 19 Mayıs 2019 'Özgürlük İçin Sanat' Helsinki’de Sosyal Forum Teknoloji, Bilim, Eğitim Milletler Cemiyeti Döneminde Kürdler/Kürdistan Hewler - Duhok - Zaho Bir Tartışma Üzerine… Dönemin Romanları Eleştirilerin İzinde Rêya Heqîyê (Alevilik) ABD Ziyareti - IV ABD Ziyareti - III ABD Ziyareti - II ABD Ziyareti - I Berlin’de Dersim 37-38 Paneli Başur’da Siyaset Duhok-Hewlêr Gezisi Kürdçe Yasaklarının İşlevi ‘Aleviliğin Doğuşu’ II ‘Kimliksiz Çığlıklar’ Türkiye’de Adalet Arayışları 'Aleviliğin Doğuşu' Kürdlere Soykırım… Moskova’da Kürd Konferansı Cevat Geray’a Sevgi… Bilim Ahlakı Mahallenin Arkadaşları Selahattin Demirtaş’ın Şarkısı Canip Yıldırım Kütüphanesi Devşirmeler ve Devletsizler Dağ Kavmi - II Adaylar… Dağ Kavmi -I Geleceğini Belirleme Hakkı ve Kürdler Farhad Daftary, Şiilik Alevilik Şiizm ‘Türklük Sözleşmesi’ Timure Halil Hakkında … Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk… Celal Talabani... Kürdler Zoru Başardı… Bağımsızlık... Güvenlik... Domino Etkisi Referandum-Bağımsızlık Tartışmaları Danimarka Seyahati Sekesûr’da Kürd-Alevi Soykırımı İnsanlık Araştırmaları Merkezi Fahriye Adsay’ın Eleştirileri Üzerine… Bir Kürd... İki Kürd... Üç Kürd Yezda... Ermeniler, Kürdler… Yeni Bir KDP Kurma Çalışmaları Hasta Adam Avustralya Gezisi Hayatımdan Kesitler Birey Toplum İlişkileri Peşmergelik Yüce Bir Değerdir Kaderine Küsmek Kürd Halkının, Kürdistan’ın Başı Sağolsun… Kürdistan’ın Hayırlı Evladı Doktor Said Suriyeli Mülteciler Parlamento Milli Düşünce Sempozyumu Desmond Fernandes Kürtlerin Bulunduğu Ülkeler Bölünemez!... Kürtler Ne İstiyor? Eşkiya 28 Devlet Bağımsız Kürdistan’ı Tanımayacak... Devlet, İslam, Kürdler ve Darbe Pencinarîler II Pencinarîler I Azim... 'Afrika Edebiyatı' Üzerine… Yaresan (Ehl-i Hak) Rêya Heqîyê, Ezdan Zağros’un Ötesine… Süleymaniye Merkez Güvenlik Karargahı 'Peçar Tenkil Harekatı/1927' Üzerine Birkaç Söz İttifaklar Mahmut Yeşil’e Sevgi… Tunceli Kanunu, Getirdiği Esaslar ve Devletin Asimilasyon Planları Yakındoğu’nun İmhası ve Pontus Sorunu Keşiş’in Torunları Dersimli Ermeniler Anlıyorum Ama Konuşamıyorum 1128 Akademisyen Yaşar Kaya Alevilik... Elveda Güzel Vatanım Alevilerin Kitabı Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan III Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan II Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan (I) Komkurd-An Nelson Mandela - Aziz Sancar Barış, Yüzleşme, Müzakere İBV Hewler Temsilciliği 558. Oturma Şengal’i Ziyaret Şengal TBMM Kürdlerde/Kürdistan’da Ana Sorun Özyönetim Üzerine... Norveç Seyahati Alaine Tuoraine’e Eleştiri Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Yönetim Zaafları Güneşin Krallığı Keyakisar Barzani bir dönem daha görevde kalmalıdır Temel şart Kürdistan Ordusu! Girê Spî'nin Kurtarılması... Üniversitenin Ana Sorunu Mardin: Hüzünlü Kent Alevilik-Müslümanlık Osmanlılar ve Acemler Arasında Kürdler İslam’ın barış, huzur, adalet ve eşitlik anlayışı Kerbela’da son buldu Kürd Kültürü Neden Yağmalanıyor? Kürd Êzidîlerin Azizesi 'Begê' İki Olay Üzerine Düşünceler Barış ve Çözüm Süreci - III Eleştiriler Ev Jin û Mêrê bi Maskê Barış ve Çözüm Süreci - II Murat Bozlak’a sevgiler... Barış ve Çözüm Süreci… Rejim, İslamileşme, Kürdler/Kürdistan Alman Şarkiyatçı Dr. Friç Soykırımlar ve Devletsiz Halklar IŞİD’in Zuhuru Şeyh Ahmet, IŞİD Saldırıları ve Osman Baliç'in Katili Ulusların Kendi Geleceklerini Tayin Hakkı ve Kürdler/Kürdistan Bitlis Anıları, 1960’lı Yıllarda Bitlis’de Yaşam Uluslararası Bitlis Sempozyumu Barzaniler Değinmeler İfade Özgürlüğü ve ABD Türk Siyasal Kültürü Üzerine… Birleşik Krallık, Fransa, Kürdler/Kürdistan Anti-Kürd Uluslar arası Nizam Kürd/Kürdistan incelemelerinde temel soru... Ulus İnşa Sürecinde Dilin Rolü Mustafa Barzani'yi sevgiyle anıyoruz Düşün Hayatında ve Edebiyatta Kurumlaşmalar Yakındoğu’nun İmhası,1915 Ermeni Soykırımı ve Hrant Dink’in Katledilmesi Resmi İdeolojinin Temel Özelliği Roboski – Goyiler Türk-İslam Sentezi ve Kürd Sorunu Kürdistan sorunu her şeyden önce duruş sorunudur Barış
x