Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…

Bu başlığın çok daha doğru adı şöyle olmalı: Düşmanlarını Sevindiren, Kendi Özünü, Mağdur Eden, Kendi Halkına Sınırsız Acılar Yaşatan, Çok Az Olan Dostlarını Hüzünlere Boğan Bir Halk…

İsmail Beşikci

27.10.2017, Cum | 15:14 [ Güncellenme: 27.10.2017, Cum | 20:21 ]

Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…
Makaleyi Paylaş

Bu, Kürd halkını tanımlayan bir ifade… Şüphesiz Kürd halkının tamamını kapsamıyor. Ama Talabani ailesinden bir kesimin ortaya koyduğu düşmanla iş birliği ilişkisi, Kürd halkının, Kürdistan’ın tamamını kapsayan olumsuz sonuçlar ortaya koyuyor.

Tarihte, Kürdler için ‘Yiğit bir halk’, ‘Kahraman bir halk’ ‘Gözünü budaktan esirgemeyen bir halk’ gibi ifadeler, kavramlar kullanılır. Kürdlerin davranışları bu tür nitelemelerle dile getirilir. Kürdler, başka bir halkın, örneğin, kendilerini esir eden bir halkın hizmetinde çalışıyorlarsa, savaşıyorlarsa, kendilerini ezen bir halkın kılıcını kuşanmışlarsa bu nitelemeler doğrudur. Ama, kendileri için savaş yürütmeyi akıl etmişlerse, düşmanla işbirliği içine girmek, cepheden kaçmak, düşmanı sevindirmek daha belirleyici bir tutum olmaktadır.

Haşdi Şabi ile Gizli Anlaşma

Celal Talabani’nin büyük oğlu Bafil Talabani, yeğenleri, Talabani ailesinden birkaç kişi daha, 16 Ekim 2017’den birkaç gün önce, Haşdi Şabi’nin yöneticisi Kasım Süleymani ile gizli bir anlaşma yapmış. Haşdi Şabi ve Irak kuvvetleri Kerkük’e saldırdıkları zaman, Bafil Talabani’nin, yeğenlerinin komuta ettiği güçler, cepheden hızla çekilecek, Kerkük düşmana teslim edilecek… 16 Ekim’de yaşanan budur. Kürd şehri Kerkük düşmana teslim edilmiştir. Halepçe’de yaşanan soykırım, Enfal, Süleymaniye Merkez Güvenlik Karargahı… hepsi unutulmuş… Hala Irak’ın birliği savunuluyor. 17 Ekim 2017'de, Kerkük’ün düşman güçlerine Haşdi Şabi’ye tesliminin ikinci günü, Haşdi Şabi yöneticisi kime teşekkür ediyordu?

Haşdi Şabi’nin Kürd düşmanı bir örgüt olduğu yakından biliniyor. Haşdi Şabi yöneticisi Kasım Süleymani’nin, Süleymaniye’ye sık sık gelmesi, Talabani ailesi tarafından misafir edilmesi, zaten kuşku verici bir süreçti. Birkaç ay önce, Celal Talabani’nin Tahran’a götürülmesi de öyle…

Bafil Talabani, Kerkük’ü düşmana teslim ettikten sonra yaptığı bir konuşmada, ‘Çalıntı petrolün koruyucusu olamazdım…’ şeklinde bir konuşma yapıyor. ‘Çalıntı petrol’ kavramı Irak hükümetinin kullandığı bir kavramdır. Irak hükümeti, Kürdlerin kendi doğal zenginliklerine sahip çıkmasını böyle değerlendiriyor. Senin ülken çalındı, kimliğin çalındı. Daha doğrusu, silah zoruyla gasp edildi. Ülken, kimliğin gasp edilmişken petrolün adı mı olur?

Kendi halkına bu kadar hasım kalmak, düşmanına aşık olmak ancak eğitimle olur. Bu Talabanilerin eğitim süreçleri incelenmelidir. Bafil Talabani nasıl bir eğitim almıştır? Saddam Hüseyin’in sağ kolu olarak nitelendirilen Taha Yasin Ramazan da bir Kürd’dü. Kürd soykırımını, Enfal’i, organize ediyordu. Bunun için Ali Mecid’le ilişki içindeydi. Onunla Bafil Talabani arasında fark var mı? Bugün Kürdler, Tuzhurmatu gibi Kürd şehirlerinde, yani Kürdistan’dan koparılmış alanlarda, Haşdi Şabi’nin katliamlarıyla karşı karşıya. Kürdler, yoğun, yaygın bir mezhepçi katliam yaşıyor. Bunun nedeni, Kerkük’ün 16 Ekim’de, Haşdi Şabi ve Irak güçlerine teslimidir.

Kerkük’ün düşmana teslim edildiği gün, komutanlardan Şeyh Cafer Mustafa da şöyle diyordu. ‘Eğer çatışmaya girseydik, binlerce peşmergenin can güvenliği sorun olurdu…’ Eğer Irak için, Araplar için silah kuşanılsaydı, binlerce peşmergenin kaybı falan hiç sorun olmazdı… Şeyh Cafer Mustafa, ‘geri çekilme emrini ben verdim. Bundan Mesut Barzani’nin haberi yoktu’ demeyi de ihmal etmedi.

15 Ekim günü, televizyonlardaki görüntü şuydu. Ekran Karşısında, Başkan Mesut Barzani oturuyor. Bir yanında Hero Talabani, öbür yanında Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum ve Qosret Resul oturuyor. ‘Referandumdan dönüş yok’ açıklaması yapılıyor.

Birkaç gün önce, televizyonlarda yine aynı görüntüler… Başkan Mesut Barzani, Kerkük Valisi Necmettin Kerim, Qosret Resul yine benzer açıklamalar yapıyorlar. Düşman saldırılarına karşı, Kerkük’ün her karış toprağının savunulacağını vurguluyorlar. Cephe komutanları Kemal Kerküki, Muhammed Hacı Mahmud vs. benzer açıklamalar yapıyorlar. Kerkük’ü karış karış savunacaklarını söylüyorlar. Gizli anlaşmadan kimsenin haberi yok…

‘Referandumdan dönüş yok’ açıklamasında Başkan Mesut Barzani’nin yanında oturan Hero Talabani’nin tutumunu nasıl değerlendirmek gerekir?’ Hem Haşdi Şabi yöneticisi Kasım Süleymani ile anlaşma, hem Başkan Mesut Barzani ile yanyana oturma … İyi polis, kötü polis senaryosu mu?

Burada, Kerkük’ü düşürme planlarının, başka bir senaryoyu da içerdiği düşünülebilir. Haşdi Şabi ve Irak güçleri, Kerkük’ü düşürmekle birlikte, brakuji de düşünmüş olabilir. Bunun gerçekleşmemesi şüphesiz çok iyidir. 16 Ekim günü bağımsızlıkçı peşmergeler, bağımsızlıkçı Kürdler Kerkük’ü düşürme sürecine karşı bir direniş gösterseydi, düşmanla işbirliği yapan Kürdlerin, Haşdi Şabi ile birleşerek, bağımsızlıkçı peşmergelerle, bağımsızlıkçı Kürdlerle savaşmayacağını kim söyleyebilir?

Partilere bağlı ordulardan merkezi bir orduya geçilememesi, şüphesiz, Kürdistan Bölgesel Yönetimi için önemli bir eleştiri konusu olmalıdır. Peşmerge Bakanlığı’nın komutanlara bölge dağıtımı konusunda titiz bir inceleme, değerlendirme yapmadığı anlaşılmaktadır. Peşmerge Bakanlığı bu yönlerden dolayı da eleştirilmelidir.

Savaşta, düşmanla işbirliği yapmanın muhakkak bir yaptırımı olmalıdır. Böyle bir yaptırımın gündeme gelmemesi de endişe vericidir.

Düşmanlarının Kılıcını Sallamak

Kürdlerin, son yıllardaki gelişmelere bakarak, artık kendileri için savaştığını, düşmanlarının kılıcını taşımanın onur kırıcı bir durum olduğunun bilincine vardıklarını düşünüyorduk. Ama 16 Ekim 2017, bunun böyle olmadığını gösterdi. Talabani ailesinin bazı fertleri, Kürdistan tarihine kara bir leke bıraktılar. Aynı zamanda aile tarihlerine de silinmeyecek bir leke sürdüler.

Özgürlük bağımsızlık en önemli değerdir ilkesinin bilincine varan genç Kürd evlatları, düşmanını sevindirmenin, kendi öz halkını acılara garketmenin yaşam olmadığının bilincine varan genç Kürd evlatları, düşmanın kılıcını sallamanın ne kadar onur kırıcı olduğunun bilincine varan genç Kürd nesilleri, birinci lekeyi silip Kürdleri, Kürdistan’ı, dünya uluslar ailesine katabilir, dünya uluslar ailesinin eşit bir üyesi yapabilir. Ama Talabani ailesinin bazı fertlerinin, ailenin tarihine sürdüğü leke silinmeyecektir.

1975’den 2017’ye

Bugün, Kürdistan yaralıdır. Kürdistan ağır bir yara almıştır. Durum, 1975'teki yenilgiden çok daha ağırdır. 1975'te, uluslararası anti-Kürd nizamın yaşam bulmasıyla bir yenilgi olmuştu. Türkiye’nin de yönlendirmesiyle, Cezayir’de, İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi (1919-1980) ve Irak lideri Saddam Hüseyin’i (1937-2006) bir araya getirilmişti. ABD, Sovyetler Birliği, İngiltere, Fransa, Cezayir gibi güçler bu toplantıyı teşvik etmişti, desteklemişti. O zaman, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in (1925-2006) bu toplantının düzenlenmesinde çok büyük bir rolü olmuştu.

Irak Şattülarap su yolu üzerindeki haklarını İran’a devretmişti.

İran’da Kürdlere yapılan yardım kapısını kapatmıştı. Bu Kürdler için yıkımdı. Zira Kürdlere tek yardım bu kapıdan giriyordu.

Bugün Talabani ailesinden bir kısım üyelerin düşmanla işbirliği yapması sonucu bir yıkım yaşandı. Bu şüphesiz çok daha ağır bir durum ortaya koyuyor.

Burada, Cezayir olgusu için de bir açıklama yapma gereği ortaya çıkmaktadır. Cezayir, 1954-1961 arasında, Fransa’ya karşı ulusal kurtuluş mücadelesi yürütmüştü. Cezayir’de, Irak lideri Saddam Hüseyin’in ve İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’nin Cezayir’de bir araya getirilmesi Kürdlerin, Kürdistan’ın başına lanetli bir çorap daha geçirmek anlamıma geliyordu.

Cezayir’e, Kürdistan üzerinde baskı kuran bu iki lideri bir araya getirecek bir toplantı önerildiği zaman, Cezayir’in şöyle demesi gerekmez miydi? ‘Biz ulusal kurtuluş mücadelesi yaparak bağımsızlık kazandık. Kürdlerin de böyle bir mücadele yapma hakları var Kürdlerin de bağımsız devlet kurma hakları var.’ Fakat böyle olmadı. Cezayir, ‘Biz bu kirli işe ev sahipliği yapmayacağız’ demedi. Cezayir de, emperyal, sömürgeci devletlerle birlikte hareket etti. O zaman Cezayir Başbakanı ulusal kurtuluş savaşı liderlerinden Huari Bumedyen’di (1932-1975).

Benzer bir süreç 1999’da Kenya’da yaşandı. Kenya’da 1950’lerde, Büyük Britanya’ya karşı ulusal kurtuluş mücadelesi yaparak bağımsızlık kazanmıştı. Ama Kenya’da da Jumo Kenyatta’nın (1891-1978) çocukları da, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesine ev sahipliği yapmıştı. ‘Biz bu kirli iş için ev sahipliği yapmayacağız’ dememişti.

Kürd/Kürdistan gündeme geldiği zaman emperyal ve sömürgeci güçlere karşı mücadele yürüten Cezayir, Kenya gibi devletler de, sömürgeci ve emperyal güçlerden yana tavır koymaktadır. Kürdlerin bu ilişkileri saptaması da önemlidir.

Kerkük’ün düşmana tesliminden ve Haşdi Şabi ve Irak ordusunun Kürdistan’a saldırılarının başlamasından sonra, sürecin, Avrupa’da yaşayan bir kısım Kürdlere nasıl yansıdığına da bakmak gerekir.

Biz Demedik mi Diyenler…

Kendi ülkesinden sürgün edilmiş, yurt dışında yaşamaya zorlanmış, sürgün hayatı yaşayan bu Kürdlerden bazıları, düşmanla işbirliği yapan aile üyelerinden hiç söz etmeden, sadece Başkan Mesut Barzani’yi suçlayan, eleştiren yazılar yazmışlardır. Aşirettir, ağadır, feodaldir, sömürücüdür, ilkeldir, yolsuzluklar, adam kayırmalar vs. Bu şekilde, biz demedik mi diyerek, biz defalarca uyarmıştık vs. diyerek, anti-Kürd duygu ve düşüncelerini de ortaya koymuşlardır. Bunların bazıları, Kerkük’ün Haşdi Şabi’ye, düşman güçlerine teslimini sevinç çığlıklarıyla karşılamışlardır.

Başkan Mesut Barzani, ulusal kongrenin toplanmasına engel olmakla da suçlanmakta ve eleştirilmektedir. Bu konuda kısa bir açıklama yapmak gereği ortaya çıkmaktadır. Başkan Mesut Barzani’yi, ulusal kongrenin toplanmasını engellemekle suçlayan PKK/KCK tarafının, ‘bağımsız Kürd devletine karşıyız’, ‘Devlet kötüdür. Devlet baskı aracıdır. Demokratik Türkiye’den, demokratik Irak’tan, Irak’ın birliğinden, demokratik Suriye’den, demokratik İran’dan yanayız…’ görüşünde olduğu bilinmektedir. ‘Bütün Ortadoğu’yu demokratikleştireceğiz, Kürd sorununu da bu şekilde çözeceğiz…’ görüşünde olduğu bilinmektedir. Bağımsız Kürd devleti talep edenlerle, buna karşı çıkanların aynı kongrede olmaları anlamsızdır. Bu iyi niyetli bir öneri değildir. Delege çokluğuyla, bağımsızlıkçıları esir almaya, etkisiz bırakmaya yönelik bir öneridir.

Bu konuda şu ilişkilere dikkat çekmek daha önemlidir. Bağımsız Kürd devletine karşı olanlar, aslında, Türkiye, İran, Irak, Suriye gibi devletlerdir. Kürdleri, Kürdistan’ı müşterek olarak yönetmek isteyen devletlerdir. Bu bakımdan ‘bağımsız Kürd devletine karşıyız’ sözleri bu devletlerin sözcülüğünü yapmaktan başka bir şey değildir.

'Devlet kötüdür’ söylemi de böyledir. Bu, sadece, muhtemel Kürd devleti için dile getirilen bir slogandır. Yoksa, bu anlayışı dile getirenler hiçbir zaman, örneğin, Kürdlere/Kürdistan’a soykırım yapmış Irak’a karşı bir eleştiri, bir kınama yapmamışlardır. Bu bakımlardan ‘devlet kötüdür’ sloganı da Kürdleri/Kürdistan’ı müşterek olarak yöneten devletlerin, devlet çıkarlarına hizmet eden bir slogandır. Bu görüşü savunanların, örneğin bağımsız Filistin Arap devletini destekledikleri, bu süreci teşvik ettikleri de, çok yakından biliniyor.

Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri

Burada, AB ile ilgili bir değerlendirme yapmak gerekiyor. 16 Mart 1988’de, Saddam Hüseyin rejimi Halepçe’de, Kürdlere karşı zehirli gaz kullandı. Altı binden fazla Kürd, çok kısa bir zamanda, zehirli gazların etkisiyle boğuldu. Binlerce insan yaralandı.

Fakat bu insanlığa karşı işlenmiş suç konusunda, dünyanın hiçbir yerinde bir tepki gelişmedi. Ne Paris’te, ne Londra’da, ne Roma’da,ne Berlin’de, ne Washington’da, ne Moskova’da bir tepki gelişmedi.Tel Aviv hariç dünyanın hiçbir yerinde, gösteri yürüyüşü vs. olmadı, protesto olmadı.

Saddam Hüseyin rejimi 1988 yaz ayları boyunca, Haziran, Temmuz Ağustos aylarında, Enfal soykırımını sürdürdü. 20 Ağustos 1988, sekiz yıl süren İran-Irak Savaşı’nın bitiş tarihidir. Bundan sonra Enfal daha yoğun bir şekilde sürdürülmüştür. Yüzlerce çukur açılmış, Kürdler, 75 kişi 75 kişi kurşuna dizilip bu çukurlara doldurulmuştur. Batı demokrasileri, ABD, Sovyetler Birliği,Türkiye, İran, Suriye gibi devletler elbette biliyorlardı. Ama Irak’ı destekleme politikası bu soykırımların da önünü açtı.

Batı’nın demokratik devletleri, 16 Mart 1988’de Halepçe’de yaşanan soykırıma karşı sesini yükseltseydi, Saddam Hüseyin 1988 yaz sonbahar ayları boyunca soykırıma varan bu kitlesel cinayetleri işleyebilir miydi?

Bugünse, AB devletleri, Kürdlerin referandum sürecine karşı duyarsız. Bu demokratik süreci tanımıyor. Varılan % 93 sonucu tanımıyor. Irak’ın birliği diyerek insanlığa karşı suç olan soykırımlara bile onay veriyor. Acaba evrensel demokrasinin bir istisnası mı var? ‘Kürdistan’da demokrasi işletilmeyebilir, Türkiye, İran, Irak, Suriye Kürdleri, Kürdistan’ı istedikleri gibi yönetebilir, her türlü idari ve cezai yaptırımı uygulayabilir, katliamlarla, soykırımlarla yönetebilir’ şeklinde bir istisnası mı var? Bu istisnaya Katalanlar da mı eklendi?

Acaba, ümmetçi enternasyonalin, ‘Bütün İslam hakları kendi bağımsız devletlerini kurabilir, Kürdler hariç…’ şeklinde bir anlayışı mı var? Kur’an'da, ‘Bütün İslam milletleri kendi devletlerini kurabilir, Kürdler asla…’ şeklinde bir ayet mi var?

Irak’ın birliği diyerek, otoriter, mezhepçi, soykırımcı, ırk devletinin yaşamasına yol veren, Kürdlerdeki demokratik gelişmeyi tanımayan, AB, Andrey Sakharov Barış ve İfade Özgürlüğü Ödülleri düzenlemekten de geri kalmıyor. Bu Andrey Sakharov (1921-1989) adının istismarından başka bir şey değildir.

Andrey Sakharov, Kürdlere yaşatılan soykırımı ayrıntılı bir şekilde incelemiş, Kürdlere, Kürdistan’a yapılan tarihsel haksızlığın bilincine varmış, Kürdlerin yaşadığı acıları duyumsamış, Kürd sorununu, Kürdistan sorununu Birleşmiş Milletler’e götürmek için çaba harcıyordu.

Ölümü, bu projenin yaşama geçmesine izin vermedi. Kürdlere yaşatılan bu acılar, AB’nin umurunda bile değil…

Demokratik Kürdistan’a karşı, otoriter, ırkçı, mezhepçi, soykırımcı devlete arka çıkan AB, Saddam Hüseyin Ödülleri düzenlemelidir. Bu ödülleri kazanmak için, Türkiye’den, İran’dan, Irak’tan, Suriye’den, Avrupa’dan o kadar çok aday olur ki, AB, birinci, ikinci, üçüncü seçmekte epey zorlanabilir. Ama, AB, bu zorluklara da katlanarak Saddam Hüseyin ödülleri düzenlemelidir. Böylece, Andrey Sakharov’un güzel adı da istismar edilmekten kurtulmuş olur…

14-15 Ekim tarihlerinde, Başkan Trump, İran’a ambargodan, İran’a yaptırım uygulamaktan söz ediyordu. Haşdi Şabi’yi yaptırım listesine aldık diye gürlüyordu. 16 Ekim’de, Kürdistan’a karşı, İran’ın yanında yer aldığı görüldü. Irak’a her yatırım, Haşdi Şabi’ye yatırımdır, İran’a yatırımdır. ABD, Kürdistan’a karşı İran’ın yanında yer alarak, İran’a karşı dile getirdiği ambargoyu bizzat kendisi delmektedir. Haşdi Şabi, Kürdlere, Kürdistan’a, ABD’nin IŞİD’le savaş kapsamında Irak’a verdiği silahlarla saldırmaktadır. ABD bu ağır silahları, Irak’a, Haşdi Şabi’ye vermiş ama Kürdlere vermemiştir.

Son 20-25 yıllık zaman içinde,30 civarında yeni devlet kuruldu. Sovyetler Birliği dağıldı. 15 yeni devlet çıktı. Yugoslavya dağıldı 7 devlet çıktı. Çekoslovakya kendi içinde ikiye bölündü. Eritre bağımsızlık kazandı. Güney Sudan bir referandumla Sudan’dan ayrıldı. Endonezya’ya karşı mücadele yürüten DoğuTimur Bağımsız oldu. Filistin Birleşmiş Milletler’de gözlemci devlet statüsü kazandı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çoktandır, devlettir. Bütün bunlar, dünyada çok doğal karşılanmıştır. Ama sıra Kürdistan’a gelince, yer yerinden oynamaktadır. Irak çok ‘kutsal’ bir devlet...

Türkiye Tarafı

Kerkük’ün Kürd düşmanı Haşdi Şabi’ye ve Irak güçlerine teslimi Türkiye’de, devlet ve toplum katında, basında, büyük sevinçlerle, coşkulu ifadelerle karşılandı. ‘Barzani’ye haddi bildirildi’ deniyordu. ‘Barzani’ye darbe vuruldu’, ‘Barzani’ye bir darbe daha…’, ‘Barzani’ye bir darbe de şuradan geldi…’, 'Barzani hiç beklemediği bir yerden de darbe yedi’ gibi açıklamalar, arka arkaya coşkulu bir şekilde sıralandı. Bu tür haberler sağ basında da, liberal basında da, sol basında da görüldü. Ümmet kardeşliği, İslam kardeşliği, halkların kardeşliği böyle olur…Halbuki, Kürdlerin, Kürdistan’ın küçük bir kazanımının, Türk tarafını nasıl üzüntülere sevk ettiği yakından biliniyor. Türk tipi kardeşlik böyle oluyor, böyle yaşanıyor. ‘Et tırnak gibi bir bütünüz’ kardeşliği, ‘kederde kıvançta biriz…’ kardeşliği böyle yaşanıyor. ‘Diyarbakır’daki, Doğu’daki Kürd kardeşlerimizi bizden daha çok seven yoktur’ kardeşliği böyle oluyor, böyle yaşanıyor..

Sonuç

Referandum elbette gerekliydi; % 72 katılım, % 93 olumlu oy bunun ne kadar gerekli olduğunu ortaya koydu. % 70 den aşağı bir katılım olsaydı, % 51-52 civarında olumlu oy olsaydı referandum yine geçerli olurdu, ancak, ‘Kürd halkı bağımsızlık istemiyor’ şeklinde bir propagandanın da önü de açılırdı. Şimdi ise bu sonuçlardan hiç söz edilmiyor. Böyle bir olgu yokmuş gibi davranılıyor.

Bu kaostan nasıl çıkılacaktır? Düşmanlarla işbirliği yaparak yaşamanın yaşam olmadığının bilincine varan bir Kürd nesli muhakkak kendini gösterecektir. Düşmanın kılıcını sallayarak yaşamanın uluslararası planda Kürdlerin onurunu kırdığının bilincine varan bir Kürd nesli muhakkak ortaya çıkacaktır. Bu yeni nesil, Kürd/Kürdistan politikasında daha etkili olacaktır.

Burada haddim olmayarak bir konuya dikkat çekmek gereğini duyuyorum. Bütün bu süreçte en Kürdi olan Başkan Mesut Barzani’dir. En dik duran, en diri duran Başkan Mesut Barzan’idir. Hedefteki isim Başkan Mesut Barzani’dir. Binbir türlü suikast planı hazırlıkları sır değildir. Başkan Mesut Barzani korunmalıdır. Böyle planlar, şüphesiz her zaman vardı. Ama günümüzde daha çok vardır. İkinci olarak Qosret Resul korunmalıdır. Kerkük Valisi Necmettin Kerim… Korunması gereken üçüncü kişi de Necmettin Kerim’dir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
54807 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:01:55:12

İsmail Beşikci

Yazarın Önceki Yazıları

Karakoçan (Dep) ve Yayladere (Holhol) İle İlgili İki Kitap Uludere (x) Newroz 2024 Akre Üç Kitap Hazro Beyleri Simurglar Mehmet Bayrak’ın Kürt Kimliği Mücadelesi Şeyh Said Direnişi İle İlgili İki Kitap Diyarbakır Kitap Fuarı 2023 Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi Ehmedê Xanî’nin Hatırası Üzerine Abdurrahman Önen-Erdnîgarîya Kurdistanê Kürtler ve Güller Cilt 3 ‘49’lar’, ‘55’ler’, ‘23’ler’ … 'Yaşamın Kıyısında' Behdinan, Barzan, Milli Lider Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler(II) Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler Yüzüncü Yılında Lozan Antlaşması Son Kız ‘Deniz’in Ütopyası’ Üzerine Rudaw TV Stockholm Kürd Sürgün Müzesi Üzerine Düşünceler Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan II Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan Diaspora Kürdleri Mele Mıstefa Barzani Ulusal Müzesi Rovîyê Xasûk Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi III Kendi Kendini Yönetme Hakkı ‘Ayrılıkçı Yazılar’ Peywend Yayınları Duhok Üniversitesi’nin 30. Yılı Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne II Kürtçülük Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne Kürd Aydınları II Bedirhan Epözdemir’in Anıları Seyidlik-Şeriflik Kürdizade Ahmed Ramiz Medreseler-Üniversiteler Medya Kitabevi Birleşmiş Milletler ve Kürdler Mülteci Yaşamlar Öncü Bir Kürt Aydını 59 Yıl Sonra Şemdinli Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu III Ortadoğu Bir Ailenin Son 200 Yıllık Tarihi Tarih Okumaları, Kürdlerin Hikayesi Hewler’de, Soran’da ve Cambridge Koleji’nde Konferans Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor? Aforizmalar Son Yolcu Irkçılık Hakkında … Aydınlar Hakkında… Latife Fegan’ın Anıları Adil Yargılama/Yargılanma Mümkün mü? Kürd Aydınları İlim-Bilim Kürdçe Derslerinin Önemi Yaş 83…* Mezopotamya Uygarlığında Hakkari Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu - II Bediüzzaman’ın Hançeri Doğu-Güneydoğu Dernekleri Platformu* Destar Kitap-Kafe Kürdistan’ın Güney'ine Seyahat Kürd Tarihinin Yazılı Ana Kaynakları Bingöl-Van Gezi İzlenimleri Göbekli Tepe Hakkında… Güvenlik Munzur Çem’in Anıları Derve Cendere II Saatin İçindeki Sır Mehmet Öncü Kitapları Zarema, Yahudi Devleti Juli’nin Sesi ‘Ateşte Doğanlar’ Kadri Hoca… Kürt Hâkim Alevilik Üzerine II ‘Aleviler ve Sosyalistler’ Kitabı Üzerine Uygur Türkleri Başkanlık Seçimleri, ABD Üniversite Raporu OFra Bengio’nun Kürd Liderlere Eleştirisi Dr. Said Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Maaş Sorunu… Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-Haşdi Şabi İşbirliği Ama Onlar Kardeştiler… Mustafa Suphi ‘Kürdistan Ortadoğu’nun Polonya’sıdır’ İSkan Tolun II Kürt Dil Hareketi (Harekata Zımanê Kurdî) II ‘Doğumun Ölümü’ Kürt Dil Hareketi (Hereketa Zimanê Kurdî) Kürdistan Bayrağı’nın ve KDP Binasının Yakılması Üzerine… Ermeniler, Kürdler, Azeriler Devrimci Doğu Kültür Ocakları Eylül 2020 Kürdler-Kürdistan Bir AİHM Başkanı Halepçe arşivlerinin yakılması ve KDP’ye saldırı Devran İskan Tolun Woodrow Wilson Harf Devrimi’nin Kürdler İçin Anlamı Mehmet Elbistan Kürtler, Şehir Şehirlileşme ‘Kürt Çalışmaları…’ Zini Gediği Katliamı Kürd Tarihini Kürdlerin Yazması… ‘Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ II ’Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ Değinmeler-2 Irkçılık Üzerine Seyid Ahmed Cebari Şengal, Afrin Mustafa Selîmî Kemalizm ve Kürd Ulusal Sorunu Orhan Kotan’ın Şiiri Leylan - II Kürt Meselesiyle İlgili Bir Projen Var mı? Leylan Xwebûn Orta Karadeniz’de Etnisite İlişkileri Alevilik Üzerine… Güvenli Bölge Duvarımızı Yapamadık… Doktor Said Alevilik ve Tarihi Bitlis ve Ahalisi 1916 Kürd Tehciri Bir Diplomatın Anıları Xızır Nasıl Ali Oldu? Kürd Tarihi Üzerine Gözlemler Adıyla Çağırmak Kürdistan’ın Güneyinde Soykırım Kürdlerin Tarihi Milliyetçilik Üzerine Hong Kong, Kürdistan ‘Kürtlerle Türkler’ Ortadoğu’da Devletlerin Kurulması Abdurrahman Qassemlu’nun Katledilmesinin 30. Yıldönümü Üniversitenin Bilim Anlayışında Temel Sorunlar Cumhuriyet, 19 Mayıs 2019 'Özgürlük İçin Sanat' Helsinki’de Sosyal Forum Teknoloji, Bilim, Eğitim Milletler Cemiyeti Döneminde Kürdler/Kürdistan Hewler - Duhok - Zaho Bir Tartışma Üzerine… Dönemin Romanları Eleştirilerin İzinde Rêya Heqîyê (Alevilik) ABD Ziyareti - IV ABD Ziyareti - III ABD Ziyareti - II ABD Ziyareti - I Berlin’de Dersim 37-38 Paneli Başur’da Siyaset Duhok-Hewlêr Gezisi Kürdçe Yasaklarının İşlevi ‘Aleviliğin Doğuşu’ II ‘Kimliksiz Çığlıklar’ Türkiye’de Adalet Arayışları 'Aleviliğin Doğuşu' Kürdlere Soykırım… Moskova’da Kürd Konferansı Cevat Geray’a Sevgi… Bilim Ahlakı Mahallenin Arkadaşları Selahattin Demirtaş’ın Şarkısı Canip Yıldırım Kütüphanesi Devşirmeler ve Devletsizler Dağ Kavmi - II Adaylar… Dağ Kavmi -I Geleceğini Belirleme Hakkı ve Kürdler Farhad Daftary, Şiilik Alevilik Şiizm ‘Türklük Sözleşmesi’ Timure Halil Hakkında … Celal Talabani... Kürdler Zoru Başardı… Bağımsızlık... Güvenlik... Domino Etkisi Referandum-Bağımsızlık Tartışmaları Danimarka Seyahati Sekesûr’da Kürd-Alevi Soykırımı İnsanlık Araştırmaları Merkezi Fahriye Adsay’ın Eleştirileri Üzerine… Bir Kürd... İki Kürd... Üç Kürd Yezda... Ermeniler, Kürdler… Yeni Bir KDP Kurma Çalışmaları Hasta Adam Avustralya Gezisi Hayatımdan Kesitler Birey Toplum İlişkileri Peşmergelik Yüce Bir Değerdir Kaderine Küsmek Kürd Halkının, Kürdistan’ın Başı Sağolsun… Kürdistan’ın Hayırlı Evladı Doktor Said Suriyeli Mülteciler Parlamento Milli Düşünce Sempozyumu Desmond Fernandes Kürtlerin Bulunduğu Ülkeler Bölünemez!... Kürtler Ne İstiyor? Eşkiya 28 Devlet Bağımsız Kürdistan’ı Tanımayacak... Devlet, İslam, Kürdler ve Darbe Pencinarîler II Pencinarîler I Azim... 'Afrika Edebiyatı' Üzerine… Yaresan (Ehl-i Hak) Rêya Heqîyê, Ezdan Zağros’un Ötesine… Süleymaniye Merkez Güvenlik Karargahı 'Peçar Tenkil Harekatı/1927' Üzerine Birkaç Söz İttifaklar Mahmut Yeşil’e Sevgi… Tunceli Kanunu, Getirdiği Esaslar ve Devletin Asimilasyon Planları Yakındoğu’nun İmhası ve Pontus Sorunu Keşiş’in Torunları Dersimli Ermeniler Anlıyorum Ama Konuşamıyorum 1128 Akademisyen Yaşar Kaya Alevilik... Elveda Güzel Vatanım Alevilerin Kitabı Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan III Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan II Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan (I) Komkurd-An Nelson Mandela - Aziz Sancar Barış, Yüzleşme, Müzakere İBV Hewler Temsilciliği 558. Oturma Şengal’i Ziyaret Şengal TBMM Kürdlerde/Kürdistan’da Ana Sorun Özyönetim Üzerine... Norveç Seyahati Alaine Tuoraine’e Eleştiri Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Yönetim Zaafları Güneşin Krallığı Keyakisar Barzani bir dönem daha görevde kalmalıdır Temel şart Kürdistan Ordusu! Girê Spî'nin Kurtarılması... Üniversitenin Ana Sorunu Mardin: Hüzünlü Kent Alevilik-Müslümanlık Osmanlılar ve Acemler Arasında Kürdler İslam’ın barış, huzur, adalet ve eşitlik anlayışı Kerbela’da son buldu Kürd Kültürü Neden Yağmalanıyor? Kürd Êzidîlerin Azizesi 'Begê' İki Olay Üzerine Düşünceler Barış ve Çözüm Süreci - III Eleştiriler Ev Jin û Mêrê bi Maskê Barış ve Çözüm Süreci - II Murat Bozlak’a sevgiler... Barış ve Çözüm Süreci… Rejim, İslamileşme, Kürdler/Kürdistan Alman Şarkiyatçı Dr. Friç Soykırımlar ve Devletsiz Halklar IŞİD’in Zuhuru Şeyh Ahmet, IŞİD Saldırıları ve Osman Baliç'in Katili Ulusların Kendi Geleceklerini Tayin Hakkı ve Kürdler/Kürdistan Bitlis Anıları, 1960’lı Yıllarda Bitlis’de Yaşam Uluslararası Bitlis Sempozyumu Barzaniler Değinmeler İfade Özgürlüğü ve ABD Türk Siyasal Kültürü Üzerine… Birleşik Krallık, Fransa, Kürdler/Kürdistan Anti-Kürd Uluslar arası Nizam Kürd/Kürdistan incelemelerinde temel soru... Ulus İnşa Sürecinde Dilin Rolü Mustafa Barzani'yi sevgiyle anıyoruz Düşün Hayatında ve Edebiyatta Kurumlaşmalar Yakındoğu’nun İmhası,1915 Ermeni Soykırımı ve Hrant Dink’in Katledilmesi Resmi İdeolojinin Temel Özelliği Roboski – Goyiler Türk-İslam Sentezi ve Kürd Sorunu Kürdistan sorunu her şeyden önce duruş sorunudur Barış
x