‘Doğumun Ölümü’

Yazar, Kadir Dağhan, bu romanda, ‘Doğumun ölümü’, ‘Ölümün doğumu’ gibi kavramların yanında, ‘insan’ ‘insanlık’ gibi değerleri de gündeme getirmektedir. Dikkat edelim. Bu aileden dört kişi öldürülmüştür. Dedenin,oğlunun, torununun ne zaman, nasıl öldürüldüğü kısaca anlatılmıştı. Kevok kadının da…

İsmail Beşikci

05.11.2020, Per | 07:05

‘Doğumun Ölümü’
Makaleyi Paylaş

Doğumun Ölümü, Kadir Dağhan’ın romanı.

Kadir Dağhan, Doğumun Ölümü, İzan Yayıncılık, Ankara 2020, 503 s.

Yazar Kadir Dağhan, (d. 1953, Adıyaman) bu romanda, doğumun ölümü,

ölümün doğumu gibi, felsefi bir konuyu gündeme getirmektedir. Ama bunu,

ders verir gibi yapmamakta, olguları, olgusal ilişkileri kurgulayarak anlatmaya

çalışmaktadır.

Olaylar, bir Kürd şehrinin, bir köyünde geçmektedir. Daha sonra batı illerinde

devam etmektedir.

Bir dede, yetişkin torunuyla birlikte, satmak için, traktöre yükleyerek şehire

kavun götürmüştür. Kendisine çok bağlı küçük bir torunu daha vardır. Çok

istemesine rağmen, birtakım engellerden, kontrol noktalarından dolayı küçük

torunun yanına alamaz. Küçük torun da dedesine çok bağlıdır. Dedesinin kendisi

hakkındaki duygularının yakından bildiği için, gittiğiniz yere beni de götürün

diye ısrarlı olmaz.

Dede ve yetişkin torunu, şehire mal götürmeye gittiği gün köye özel timler

baskın yapar. Özel timler, dadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, herkesin

evlerinden çıkıp meydanda toplanmasını emreder. İşkenceli sorgular başlar…

Dede ve yetişkin torunu, akşama doğru, şehirden köye döndükleri zaman,

bütün köy halkının, köy meydanında toplanmış olduğunu görür. Kalabalığa iyice

yaklaştıkları zaman, dede oğlunun, genç torununun babasının, özel timler

tarafından hırpalandığını farkeder. Özel timlere yaklaşarak, baskıyı, işkenceyi

durdurmalarını söyler. Bunun üzerine özel timler, ‘konuşma lan!...’ diyerek

dedeye saldırır. Dedeyi yumruklarla, tekmelerle yere yıkar. Dede, kendini

toparlayarak ayağa kalkmaya gayret eder ve ‘bana neden vurdunuz?’ diye hesap

sorar. Dedenin bu dik duruşu üzerine, özel timler tekrar, dedeyi sakalından

tutarak yere yıkarlar. Tekme- tokat -yumruk girişirler. Yere yıktıkları dedeyi

yerde çiğnerler. Bunun üzerine oğlu babasının, genç torunu dedesini kurtarmak

için hamle yapmaya çalışır. Genç torunun anası, yani dedeni gelini de

kayınpederinin işkence görmesini engellemek için özel timlerin önünde durur.

Özel timler gelini saçlarından sürükleyerek yere yıkar, ona da tekme-tokat,

yumruk girişir. Oğul, torun, oğulun eşi qğır yaralıdırlar. Sadece hırıltılarla,

işkenceyi protesto ederler. Dede vefat etmiştir.

Dedeye ve aileye bu işkenceyi yapanlar, dedenin torunu yaşındaki özel

timlerdir. Dedenin genç torunuyla özel timler hemen hemen aynı yaştadırlar.

Ölümün Doğumu

Dedenin katledilmesinden sonra, aile kendi olanaklarıyla, yaralarını sarmaya

çalışır. Yetişkin torunun tavır ve davranışlarında değişiklikler olur. Yetişkin

torun, duygularını, düşüncelerini kimseye açmaz. Aile, ana-baba, oğullarının

dağa çıkacağını hissederler. Ama buna engel olmak için hiçbir girişimde

bulunmazlar. Bu, dedenin öldürülmesinden sonra gerçekleşen bir doğumdur.

Yetişkin torun yeniden doğmuştur. Devrimci gençler bunu, ‘yeniden doğarız

ölümlerde…’ sloganı ile ifade ediyor. Şair Ataol Behramoğlu, bu süreci, bir

dörtlükte şöyle ifade ediyor:

Cellat uyandı yatağında bir gece

‘Tanrım’ dedi. ‘Bu ne zor bilmece

Öldürdükçe çoğalıyor adamlar,

Ben tükenmekteyim, öldürdükçe’

Dedenin katledilmesinden sonra yeni bir doğuş daha gerçekleşir. Küçük

torundan bu yazının ileri bölümlerinde söz edilecektir.

‘Doğumun Ölümü’

İstanbul’da, Haydarpaşa’dan kalkan, Adana’ya varan, oradan Türkiye-Suriye

sınırını takip ederek Irak’a giren bir tren. Tren, Suriye sınırında, bir duraktayken,

makinist, İlçe sağlık müdürlüğüne haber yollar: ‘Bir kadın doğum yapmaktadır.

Acele olarak bir ebenin gönderilmesi gerekir, ‘ şeklinde bir haber…

Sağlık Ocağı’ndan ebe Nefise trene ulaşır. (s. 248 vd.) Doğumu gerçekleştirmek

için biraz uğraşır. Zor bir doğum olduğunu farkeder. Arap kadını, koçasıyla

birlikte arabayla Sağlık Ocağı’na getirir. Sağlık Ocağı’nda ebe Yıldız’ın çabasıyla

doğum gerçekleşir. Arap kadın bir kız dünyaya getirmiştir.

Sağlık Ocağı çalışanlarından Aziz, bebeği kucağına alarak Arap babaya gösterir.

’Sağlıklı bir kız çocuğu, hayırlı olsun…’der. Arap baba büyük bir öfke küpüdür.

‘Bu kadın şimdiye kadar altı kız çocuğu doğurdu. Bu yedincisi. Bu bebeği de bu

kadını da istemiyorum, ikisini de trenden atacağım.’ der. ‘Erkek evladı olmayan

adam baba değildir…’ diye sitem eder.

Sağlık Ocağı personeli bu Arapla etraflı bir şekilde konuşur. Adam bebeği kabul

etmemekte ısrarlıdır. Bunun üzerine, Sağlık Ocağı çalışanı Aziz, ‘bebeği ben

alırım’ der. Aziz ve Rojda uzun süredir evlidirler ama bir çocukları olmamıştır.

Çok çaba harcamalarına rağmen bu gerçekleşmemiştir. Arap babanın bu

kararlılığı karşısında, ebe Yıldız, ölü doğum şeklinde bir tutanak tutarak, bebeği

Aziz’e verir. (s.289 vd.)

Bebeğinin kendisinden alınması Arap kadını çok etkiler. Kadın çok derin ruhsal

sarsıntı yaşar. Kocasının katı tutumu, azarlamaları, darbeleri sonunda trenden

kadının cesedi çıkar. Bu doğumun ölümüdür. Bebeğinin kendisinden alınmasıyla

kadın zaten öldürülmüş olmaktadır.

Rojda ve Aziz bebeklerine ‘Delal’ adını verirler. Delal, lise çağına geldiği zaman,

sınıflarında, Fikret isimli bir gence duygusal olarak bağlanır. Fikret de Delal’ı

sevmektedir. (s. 345 vd.) Fikret’in, yazının başında katledildiğini anlatmaya

çalıştığımız dedenin küçük torunu olduğunu anlıyoruz.

Sınıfta başka kızlar da Fikret’e ilgi duyarlar. Ama Fikret onlara yüz vermez. Bu

kızlardan biri Betül’dür. Betül okula Servis arabasıyla gidip gelmektedir. (s. 262

vd.) Babası orduda görevlidir. Fikret’in ve Delal’in kendisine yüz

vermemelerinden dolayı, onlara karşı kin beslemeye başlar. ‘Sizden intikamımı

alırım’ duyguları gittikçe kökleşir.

Bir gün, özel timler, Fikretgilin evlerine baskın yapar. Baskın sırasında baba

öldürülür. Babasını korumaya çalışan Fikret de öldürülür. Eşini ve oğlunu

korumak için özel timlerin önünde duran Kevok kadın, çok ağır yaralanır. Bu

olaydan sonra, Kevok Kadın, ‘Hejaaaa, Hejaaa, Hejaa’ diyerek, eşine ve oğluna

kavuşmak için sokaklara düşer, kırlara açılır. (s.400 vd.)

Fikret’in ve babasının öldürülmesinden sonra, özel timler arasında geçen

konuşma şöyledir:

Geberdi mi la bunlar, sesleri çıkmıyor.

Gebersinler. Dirilerine para mı verdik.

Şaka yapmıyorum oğlum, gerçekten mort olmuşlar.

İyi ya iki pislikten daha kurtulduk.

Ne yapacağız peki,

Diğerlerine ne yaptıysak, gömeriz, olur, biter. (s. 400)

Kevok kadın…

Kevok, dedenin oğlunun eşidir, Fikret’in anasının adıdır. Dedenin

katledilmesinden, kendisinin ve bütün ailenin darbedilmesinden sonra derin bir

ruhsal sarsıntı yaşamıştır, hiç konuşmamaktadır. Oğlu, Fikret, sık sık ‘diya min’

diyerek, ‘bir tek kelime söyle…’ diye sevgisini ortaya koymaktadır. Kevok kadın,

bu sevgiyi duyumsamakta, eşine ve oğluna karşı sevgisin belli etmekte ama hiç

konuşmamaktadır. Evlerine, özel timler tarafından baskın yapıldığı, eşini ve

oğlunu korumak için özel timlerin önüne dikildiği gün, ağzından ‘Hejaaa,

Hejaaa, Hejaa… ‘ diye tek kelime çıkmıştır. Eşinin ve oğlunun katledilmesinden

sonra, onların arkalarından, onlara kavuşmak için sokaklara düşmüş, kırlara

açılmıştır.

“…Yürüdü, koştu, yürüdü. Düştü, kalktı, yürüdü, yürüdü.

Yol kenarlarında baygın yatarken, tarlalarda, bahçelerde otururken rastladılar

ona.

Gördüğü her askeri aracın arkasından koşmasını deliliğin işareti saydılar.

Koşabildiği kadar koşuyor, takatten düşüne kadar durmuyordu. Sonra yığılıp

kalıyordu.

Haftalarca, aylarca yürüdü. Ayakları, üstü-başı parçalandı.

Sarhoşların, esrarkeşlerin arasında kaldı. Tecavüzlerin farkına dahi varmadı.

Herşey soğuk, herşey cansızdı kendisine. Ne dokunuşları hisseti, ne sesleri

duydu.

Dalga geçenleri, dövenleri, kovalıyanları anlayamadı. Anlayacak durumu da

yoktu.

Boş gözlerle, anlamsız ifadelerle baktı daima. Yüzleri seçemedi, seçse ne

değişirdi?

Hiçbiri Hejası değildi, Sadece inledi, bağırdı, bağırdı, bağırdı…

Heja, Heja, Hejaaa…

Saçları, tırnakları uzadı. Masallarda tarif edilen korkunç cadılara benzedi.

Köylerine, mahallelerine girmesin diye taşlandı. Kanlar üzerinde kurudu.

Gözyaşları birikti, sonra akmaz oldu. Karlarda, çamurlarda

taşlarda, dikenlerde yürüdü.

Çıplak ayakları üşüdü, hissetmedi. Yenilmeyecek şeyler yedi, içilmeyecekleri içti.

Ağzından çıkan Hejaa sözcüğü de anlaşılmaz oldu, zamanla. Boğuk hırıltılara

dönüştü. Korkudan kimse yanına yaklaşmadı. Damarlarında kan dolaşmaz oldu.

Görenler uzaklaştı, görmemezlikten geldi.

Terkedilmiş surların altında donarak ölmüş bir kadın cesedi, kimse için bir şey

ifade etmedi.” (s.402-403)

Yazar, Kadir Dağhan, bu romanda, ‘Doğumun ölümü’, ‘Ölümün doğumu’ gibi

kavramların yanında, ‘insan’ ‘insanlık’ gibi değerleri de gündeme

getirmektedir. Dikkat edelim. Bu aileden dört kişi öldürülmüştür. Dedenin,

oğlunun, torununun ne zaman, nasıl öldürüldüğü kısaca anlatılmıştı. Kevok

kadının da…

Bu yoksul bir Kürd ailesidir. Bahçelerinde yetiştirdikleri meyve –sebzenin satışı

ile geçimlerini temin etmeye, yaşama tutunmaya çalışan bir aile…

Bu aileden dört kişi neden öldürülmüştür? İnsan olarak kalmak istedikleri için

öldürülmüştür. ‘Kendi öz kimliğini reddedeceksin, Türk olacaksın…’ dayatmasına

evet demedikleri için katledilmişlerdir. Daha doğrusu, bu potansiyel içinde

oldukları kabul edildiği için, öbür Kürdlere gözdağı vermek için katledilmişlerdir.

Bu süreç, baskı altındaki bir halkın kendi kendini yönetme hakkının, kendi

geleceğini belirleme hakkının, ne kadar değerli ilkeler olduğunu çok açık bir

şekilde göstermektedir.

İnsan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, işkenceye, katliamlara maruz

kalmama insanlığın evrensel değerleridir. Her yerde, her zaman bu değerleri

savunmak, insan olmanın temel koşuludur.

Kevok kadın özel bir kadın değildir, bu Kürd ailesi özel bir aile değildir. Böyleleri,

Kürdistan’da onbinlerce vardır. Ama, Yazar Kadir Dağhan’ın, Kevok kadının nasıl

öldüğünü/öldürüldüğünü anlatan cümleleri, bu kadının geçmişini de bilen

insanların içini kavurmaktadır.

Bu süreçte insanlık değerlerinin tamamen çürütüldüğü açıkça görülmektedir.

Bunun bir roman olduğu, yazarın kurgusu olduğu söylenebilir. Fiili olarak

yaşananların ise, bu romanda yazılanlardan çok daha ağır olduğu yakından

bilinmektedir.

Bu arada, asimilasyon süreciyle ilgili küçük bir not düşmek gereğini duyuyorum.

Kürdler, Türklüğe asile edilmeye çalışılmaktadır. Türklük nasıl toplumsal,

siyasal, kültürel bir kategoridir? İhtiyarlara, kadınlara karşı, yukarıda kısaca

anlatılmaya çalışılan muameleler, bu insan kim olursa olsun, ister Türk, ister

Arap iste Kürd… olsun, Türk töresinde var mıdır?

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
6842 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:37:20

İsmail Beşikci

Yazarın Önceki Yazıları

Karakoçan (Dep) ve Yayladere (Holhol) İle İlgili İki Kitap Uludere (x) Newroz 2024 Akre Üç Kitap Hazro Beyleri Simurglar Mehmet Bayrak’ın Kürt Kimliği Mücadelesi Şeyh Said Direnişi İle İlgili İki Kitap Diyarbakır Kitap Fuarı 2023 Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi Ehmedê Xanî’nin Hatırası Üzerine Abdurrahman Önen-Erdnîgarîya Kurdistanê Kürtler ve Güller Cilt 3 ‘49’lar’, ‘55’ler’, ‘23’ler’ … 'Yaşamın Kıyısında' Behdinan, Barzan, Milli Lider Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler(II) Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler Yüzüncü Yılında Lozan Antlaşması Son Kız ‘Deniz’in Ütopyası’ Üzerine Rudaw TV Stockholm Kürd Sürgün Müzesi Üzerine Düşünceler Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan II Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan Diaspora Kürdleri Mele Mıstefa Barzani Ulusal Müzesi Rovîyê Xasûk Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi III Kendi Kendini Yönetme Hakkı ‘Ayrılıkçı Yazılar’ Peywend Yayınları Duhok Üniversitesi’nin 30. Yılı Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne II Kürtçülük Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne Kürd Aydınları II Bedirhan Epözdemir’in Anıları Seyidlik-Şeriflik Kürdizade Ahmed Ramiz Medreseler-Üniversiteler Medya Kitabevi Birleşmiş Milletler ve Kürdler Mülteci Yaşamlar Öncü Bir Kürt Aydını 59 Yıl Sonra Şemdinli Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu III Ortadoğu Bir Ailenin Son 200 Yıllık Tarihi Tarih Okumaları, Kürdlerin Hikayesi Hewler’de, Soran’da ve Cambridge Koleji’nde Konferans Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor? Aforizmalar Son Yolcu Irkçılık Hakkında … Aydınlar Hakkında… Latife Fegan’ın Anıları Adil Yargılama/Yargılanma Mümkün mü? Kürd Aydınları İlim-Bilim Kürdçe Derslerinin Önemi Yaş 83…* Mezopotamya Uygarlığında Hakkari Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu - II Bediüzzaman’ın Hançeri Doğu-Güneydoğu Dernekleri Platformu* Destar Kitap-Kafe Kürdistan’ın Güney'ine Seyahat Kürd Tarihinin Yazılı Ana Kaynakları Bingöl-Van Gezi İzlenimleri Göbekli Tepe Hakkında… Güvenlik Munzur Çem’in Anıları Derve Cendere II Saatin İçindeki Sır Mehmet Öncü Kitapları Zarema, Yahudi Devleti Juli’nin Sesi ‘Ateşte Doğanlar’ Kadri Hoca… Kürt Hâkim Alevilik Üzerine II ‘Aleviler ve Sosyalistler’ Kitabı Üzerine Uygur Türkleri Başkanlık Seçimleri, ABD Üniversite Raporu OFra Bengio’nun Kürd Liderlere Eleştirisi Dr. Said Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Maaş Sorunu… Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-Haşdi Şabi İşbirliği Ama Onlar Kardeştiler… Mustafa Suphi ‘Kürdistan Ortadoğu’nun Polonya’sıdır’ İSkan Tolun II Kürt Dil Hareketi (Harekata Zımanê Kurdî) II Kürt Dil Hareketi (Hereketa Zimanê Kurdî) Kürdistan Bayrağı’nın ve KDP Binasının Yakılması Üzerine… Ermeniler, Kürdler, Azeriler Devrimci Doğu Kültür Ocakları Eylül 2020 Kürdler-Kürdistan Bir AİHM Başkanı Halepçe arşivlerinin yakılması ve KDP’ye saldırı Devran İskan Tolun Woodrow Wilson Harf Devrimi’nin Kürdler İçin Anlamı Mehmet Elbistan Kürtler, Şehir Şehirlileşme ‘Kürt Çalışmaları…’ Zini Gediği Katliamı Kürd Tarihini Kürdlerin Yazması… ‘Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ II ’Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ Değinmeler-2 Irkçılık Üzerine Seyid Ahmed Cebari Şengal, Afrin Mustafa Selîmî Kemalizm ve Kürd Ulusal Sorunu Orhan Kotan’ın Şiiri Leylan - II Kürt Meselesiyle İlgili Bir Projen Var mı? Leylan Xwebûn Orta Karadeniz’de Etnisite İlişkileri Alevilik Üzerine… Güvenli Bölge Duvarımızı Yapamadık… Doktor Said Alevilik ve Tarihi Bitlis ve Ahalisi 1916 Kürd Tehciri Bir Diplomatın Anıları Xızır Nasıl Ali Oldu? Kürd Tarihi Üzerine Gözlemler Adıyla Çağırmak Kürdistan’ın Güneyinde Soykırım Kürdlerin Tarihi Milliyetçilik Üzerine Hong Kong, Kürdistan ‘Kürtlerle Türkler’ Ortadoğu’da Devletlerin Kurulması Abdurrahman Qassemlu’nun Katledilmesinin 30. Yıldönümü Üniversitenin Bilim Anlayışında Temel Sorunlar Cumhuriyet, 19 Mayıs 2019 'Özgürlük İçin Sanat' Helsinki’de Sosyal Forum Teknoloji, Bilim, Eğitim Milletler Cemiyeti Döneminde Kürdler/Kürdistan Hewler - Duhok - Zaho Bir Tartışma Üzerine… Dönemin Romanları Eleştirilerin İzinde Rêya Heqîyê (Alevilik) ABD Ziyareti - IV ABD Ziyareti - III ABD Ziyareti - II ABD Ziyareti - I Berlin’de Dersim 37-38 Paneli Başur’da Siyaset Duhok-Hewlêr Gezisi Kürdçe Yasaklarının İşlevi ‘Aleviliğin Doğuşu’ II ‘Kimliksiz Çığlıklar’ Türkiye’de Adalet Arayışları 'Aleviliğin Doğuşu' Kürdlere Soykırım… Moskova’da Kürd Konferansı Cevat Geray’a Sevgi… Bilim Ahlakı Mahallenin Arkadaşları Selahattin Demirtaş’ın Şarkısı Canip Yıldırım Kütüphanesi Devşirmeler ve Devletsizler Dağ Kavmi - II Adaylar… Dağ Kavmi -I Geleceğini Belirleme Hakkı ve Kürdler Farhad Daftary, Şiilik Alevilik Şiizm ‘Türklük Sözleşmesi’ Timure Halil Hakkında … Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk… Celal Talabani... Kürdler Zoru Başardı… Bağımsızlık... Güvenlik... Domino Etkisi Referandum-Bağımsızlık Tartışmaları Danimarka Seyahati Sekesûr’da Kürd-Alevi Soykırımı İnsanlık Araştırmaları Merkezi Fahriye Adsay’ın Eleştirileri Üzerine… Bir Kürd... İki Kürd... Üç Kürd Yezda... Ermeniler, Kürdler… Yeni Bir KDP Kurma Çalışmaları Hasta Adam Avustralya Gezisi Hayatımdan Kesitler Birey Toplum İlişkileri Peşmergelik Yüce Bir Değerdir Kaderine Küsmek Kürd Halkının, Kürdistan’ın Başı Sağolsun… Kürdistan’ın Hayırlı Evladı Doktor Said Suriyeli Mülteciler Parlamento Milli Düşünce Sempozyumu Desmond Fernandes Kürtlerin Bulunduğu Ülkeler Bölünemez!... Kürtler Ne İstiyor? Eşkiya 28 Devlet Bağımsız Kürdistan’ı Tanımayacak... Devlet, İslam, Kürdler ve Darbe Pencinarîler II Pencinarîler I Azim... 'Afrika Edebiyatı' Üzerine… Yaresan (Ehl-i Hak) Rêya Heqîyê, Ezdan Zağros’un Ötesine… Süleymaniye Merkez Güvenlik Karargahı 'Peçar Tenkil Harekatı/1927' Üzerine Birkaç Söz İttifaklar Mahmut Yeşil’e Sevgi… Tunceli Kanunu, Getirdiği Esaslar ve Devletin Asimilasyon Planları Yakındoğu’nun İmhası ve Pontus Sorunu Keşiş’in Torunları Dersimli Ermeniler Anlıyorum Ama Konuşamıyorum 1128 Akademisyen Yaşar Kaya Alevilik... Elveda Güzel Vatanım Alevilerin Kitabı Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan III Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan II Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan (I) Komkurd-An Nelson Mandela - Aziz Sancar Barış, Yüzleşme, Müzakere İBV Hewler Temsilciliği 558. Oturma Şengal’i Ziyaret Şengal TBMM Kürdlerde/Kürdistan’da Ana Sorun Özyönetim Üzerine... Norveç Seyahati Alaine Tuoraine’e Eleştiri Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Yönetim Zaafları Güneşin Krallığı Keyakisar Barzani bir dönem daha görevde kalmalıdır Temel şart Kürdistan Ordusu! Girê Spî'nin Kurtarılması... Üniversitenin Ana Sorunu Mardin: Hüzünlü Kent Alevilik-Müslümanlık Osmanlılar ve Acemler Arasında Kürdler İslam’ın barış, huzur, adalet ve eşitlik anlayışı Kerbela’da son buldu Kürd Kültürü Neden Yağmalanıyor? Kürd Êzidîlerin Azizesi 'Begê' İki Olay Üzerine Düşünceler Barış ve Çözüm Süreci - III Eleştiriler Ev Jin û Mêrê bi Maskê Barış ve Çözüm Süreci - II Murat Bozlak’a sevgiler... Barış ve Çözüm Süreci… Rejim, İslamileşme, Kürdler/Kürdistan Alman Şarkiyatçı Dr. Friç Soykırımlar ve Devletsiz Halklar IŞİD’in Zuhuru Şeyh Ahmet, IŞİD Saldırıları ve Osman Baliç'in Katili Ulusların Kendi Geleceklerini Tayin Hakkı ve Kürdler/Kürdistan Bitlis Anıları, 1960’lı Yıllarda Bitlis’de Yaşam Uluslararası Bitlis Sempozyumu Barzaniler Değinmeler İfade Özgürlüğü ve ABD Türk Siyasal Kültürü Üzerine… Birleşik Krallık, Fransa, Kürdler/Kürdistan Anti-Kürd Uluslar arası Nizam Kürd/Kürdistan incelemelerinde temel soru... Ulus İnşa Sürecinde Dilin Rolü Mustafa Barzani'yi sevgiyle anıyoruz Düşün Hayatında ve Edebiyatta Kurumlaşmalar Yakındoğu’nun İmhası,1915 Ermeni Soykırımı ve Hrant Dink’in Katledilmesi Resmi İdeolojinin Temel Özelliği Roboski – Goyiler Türk-İslam Sentezi ve Kürd Sorunu Kürdistan sorunu her şeyden önce duruş sorunudur Barış
x