Gün Işığına Varmak

Mevcut durumda Kürdistan’ın iki parçasında tarihi fırsat doğmuştur. Güney Kürdistan bağımsızlık, Batı Kürdistan otonomi sürecindedir. İktidar kavgasını büyütüp bu fırsatı heba etmemek gerekir. İdeolojisi, çapı ne olursa olsun Kürtler tarafından yönetilen Kürdistan parçasının yönetimsel değişim şansı vardır ama sömürgecilerin kontrol ettiği yerde bu durum çok daha sancılıdır. PKK’nin Şengal’den askeri güçlerini çekmesi, Güney Kürdistan bağımsızlık sürecini zora sokmaması bu bakımdan çok önemlidir.

İbrahim Kureken

07.04.2017, Cum | 11:59

Gün Işığına Varmak
Makaleyi Paylaş

Sovyetlerin dağılması ile Irak’ta başlayan yeniden yapılandırma süreci Arap Baharı ile hızlanmıştı. İran ve Rusya’nın Suriye’de sürece dahil olmasıyla yavaşladı ve yeni bir boyut kazandı. ABD artık Rusya’yı dikkate almadan süreci sürdüremeyeceğini biliyor. Süreç Suriye ve Irak çemberinde karşılıklı strateji ve taktiklerle, gelgitlerle devam ediyor. Kürdistan’ı kontrol eden İran ve Türkiye gibi önemli bölgesel güçler yürütülen süreci çıkarlarına dönüştürmek için yoğun bir çaba içerisindeler. İran’ın körfezden Akdeniz’e uzanan hat üzerinde hedeflediği Şii hat alanı ile Türkiye’nin kontrol ve yönetmek istediği Sünni İslami alanın merkezinde Kürdistan coğrafyası yer alıyor. Kürdistan’ın iki parçasını elinde tutan, diğer iki parçanın da egemeni olmaya niyetli İran ve Türkiye ile Kürtlerin zorunlu “komşuluk” ilişkileri sürekli sancılı olmaya aday.

Özgürleşen Güney Kürdistan’ın yaşama tutunmasının ve hedeflenen bağımsızlığının en önemli güvencesi zenginlik kaynaklarını dünya piyasalarına sevk edebilmesidir. Mevcut sevkiyat Türkiye’den geçiyor. Ayrıca Güney Kürdistan Türkiye için önemli bir pazar alanı. IŞİD öncesi Türkiye’nin Güney Kürdistan’la ticaret hacmi tüm Afrika kıtasına olan ticaretinin yarısı kadardı. Buna rağmen iki kesimin birbirlerine mecburiyeti eşit olmaktan uzak. Sınırlar kapatılırsa Türkiye sıkıntı yaşayabilir ama Güney Kürdistan mevcut şartlar değişmediği ölçüde nefes alamaz, boğulur. Bu inkar edemediğimiz bir gerçeklik. Türkiye bu mecburiyeti fırsata çevirip Güneyi siyasi olarak kontrol etmek için kullanmak niyetinde. Bu ilişkileri dengelemek büyük diplomatik maharet gerektirir. Eleştiriyi hak edecek görüntüler olsa da Güney Kürdistan yönetiminin süreci ustaca yürüttüğü kabul edilmelidir. Türk devletinin Kürt siyasetini kabul edilebilir seviyeye ayarlaması ufukta gözükmüyor. Türk devleti ile Kürtler arasında ticaretle yumuşatılmayacak ölçüde büyük temel çelişkiler olduğundan Güney yönetimi süreç içinde yeni alternatifler yaratmak zorundadır. Görünür durumda bunun kolay olmadığı biliniyor. Bu bakımdan Batı Kürdistan’ın geleceği Güney için hayati önemdedir. Türk devleti de bunun farkında olduğundan müdahale politikasını sürekli canlı tutuyor.

Suriye’deki gelişmeler Türkiye’nin bütün engellemelerine rağmen Batı Kürdistan coğrafyasının önemli bir bölümünü PYD’nin kontrolüne geçmesine yol açtı. İsyanın başından beri Türkiye kendi kontrolündeki muhalif güçleri Kürtlerin hak taleplerini reddetme konusunda baskılayarak Suriye’de Kürtsüz alan stratejisini hayata geçirmeye çalıştı. Türk yöneticilerinin sık sık itiraf ettiği Kürdistan’ın bütünselliğini engelleme kararlılığı siyasi olduğu kadar ekonomik kaygılar taşımakta. Düşük de olsa Kürdistan’ın denize açılma ihtimali Türkiye açısından önemli bir handikap. Kürdistan’ı siyasi olarak kontrol etme imkanı azalacağı gibi petrol ve doğal gaz yolunun kontrolü ve kazancı azalacak. En büyük korkusu çevresini saracak özgür Kürdistan yaşamının “iç Kürtler”e örnek teşkil etmeleri ve mevcut durumun devam edilir olmaktan çıkması.

Türkiye 1939 yılında Fransa ile yaptığı anlaşma ile ileride oluşma olasılığı gördüğü Kürdistan’ın önüne Hatay’ı kalın bir duvar gibi yerleştirerek denize ulaşma olasılığını ortadan kaldırmayı düşündü. Bugün ise Suriye içinde Kürdistan parçasının bütünselliğini bozmak için müdahaleler geliştirmektedir. PYD, uyguladığı strateji ve taktiklerle Türkiye’nin bu müdahalelerini etkisizleştirmeye çalışıp, geniş bir alanı ve büyük bir askeri gücü kontrol ederek hem Rusya’nın hem ABD’nin yanında tutmaya çalıştığı güç konumuna gelmiştir. Bunun bir başarı olduğu yadsınamaz. Önümüzdeki dönemlerde Batı Kürdistan için bir statü öngörmek mümkün. Batı Kürdistan’ın statüsünün kapasitesi PYD’nin siyasi düşüncesi ve becerilerine bağlıdır. Çerçevesi ne olursa olsun Batı Kürdistan’da statünün elde edilmesi başta Güney olmak üzere bütün Kürdistan’ı etkileyecektir.

Mevcut durumda Kürdistan’ın iki parçasında tarihi fırsat doğmuştur. Güney Kürdistan bağımsızlık, Batı Kürdistan otonomi sürecindedir. İktidar kavgasını büyütüp bu fırsatı heba etmemek gerekir. İdeolojisi, çapı ne olursa olsun Kürtler tarafından yönetilen Kürdistan parçasının yönetimsel değişim şansı vardır ama sömürgecilerin kontrol ettiği yerde bu durum çok daha sancılıdır. PKK’nin Şengal’den askeri güçlerini çekmesi, Güney Kürdistan bağımsızlık sürecini zora sokmaması bu bakımdan çok önemlidir. Baskılar, tutuklamalar, kötü yönetim, rüşvet ve suiistimaller eleştirilmeli ama Güney’de ve Batı’da Kürdistan düşmanlarının müdahalesine bahane oluşturacak çalışmalardan kaçınılmalıdır.

Çok sıkıntılı ve özen gerektiren bir süreçten geçtiğimiz yadsınamaz. Güney Kürdistan’ın bağımsızlık süreci sokaklarda imza stantlarıyla gerçekleşmeyecek kadar ciddi bir olay olduğunun bilincinde olmak zorundayız. İç ve dış şartların oluşması gerekir. Bu şartlar oluşmadan zamansız bir girişim büyük zarar verdiği gibi, oluşan şartları yerinde ve zamanında kullanamamak da tarihi fırsatı yok eder. Çevremizi saran devletlerin şartları aleyhimize dönüştürme çalışmaları vardır, hep olmuştur. Mahabad örneği Sovyetlerin/Rusya’nın güvenilmez dostluğuna işaret etse de tarihte birçok yenilgimiz şartların her an değişebileceğini bize hatırlatmakta. Oluşan uluslararası olumlu şartların bir gün aleyhimize dönüşmeyeceğini söylemek tarihten ders almamaktır. Akıllı ve birlik olmaktan başka bir seçeneğimiz yok.

Dört yanımız bizi etkisizleştirmek isteyen devletlerle sarılı. En ufak bir yanlışımızı, boşluğumuzu, eksikliğimizi aleyhimize kullanmaya hazırlar. Bu devletler arasındaki anlaşmazlık Kürtler söz konusu olduğunda silikleşir. İran ve Türkiye’nin bölgede Kürtlerin lehine olacak her süreci etkilemeye çalışacaklarını söylemeye bile gerek yok. En son Kerkük’te bayrak olayındaki tutumları bunun en büyük göstergesi. Bayrak çekilmesine kimin önderlik ettiğinin önemi yok. Niyet sorgulamak faydasız. Bir gün olması gereken beklenen bir hamle. Bütün Kürtlerin arkasında durmasından başka seçeneği yok. Günışığına varmak için haydi hep birlikte kendimize dönelim, yirmi birinci yüz yıl Kürtlerin yüzyılı olsun.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
7027 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:18:24:51
x