''Yaşasın İşid''

Acaba biraz ağır mı oldu.

Hıdır Sarıkaya

15.06.2014, Paz | 18:16

 ''Yaşasın İşid''
Makaleyi Paylaş
Acaba biraz ağır mı oldu. Doğrusu kahrolsun İŞİD, yaşasın Türk, Kürt, Arap, Fars kardeşliği, Demokratik Cumhuriyet için Elele, demokratik İran için yaşasın İslam kardeşliğimiz veya canımızla kanımızla seninleyiz ey Esad diye mi başlamalıydık. Anlaşılan kafamız çok karışık. İŞİD Musul’u aldı ve Bağdat’a dayandı. Şiilerin dini lideri Sistani bir fetva yayınladı ve cihat çağrısında bulundu. Diğer uçta Amerika İŞİD e geçit vermeyeceğini bildirdi. Maliki zaten gönüllüler ordusu kuruyor ve kökünü kurutacağını söylüyor. Acaba kimin cihadına katılsak ta biran önce birbirimizi boğazlasak. İŞİD kan dökerek cennete gitmeyi amaçlıyor, Kürtler nereye gidecek? Cennetin kapıları tutulmuş, cehennemse zaten yaşadığımız yer bunun için ayrıca savaşmamıza bilmem gerek var mı? Biraz sağduyu, bir an gözlerimizi kapayalım, kafamızdaki ateşli taraftarlık ve absürt düşünceleri bir tarafa bırakalım, derin birkaç nefes alarak gelişmeleri yeniden gözden geçirelim. Öncelikle İŞİD bir terör örgütü ve sapkın bir cihatçı Hareket.

Nefreti körükleyerek bir mezhep savaşına ve bir korku imparatorluğuna dönüşmüş. Tarihte Atilla geliyor diye Avrupalılar, Türkler geliyor diye koskoca bir coğrafya, Çin\'de cao cao geliyor diyerek Anneler çocuklarını korkuturlardı. Elbette ki yaptıklarıyla bu korkuya yolaçmışlardı. Bu gün İŞİD geliyor ve kendileri görünmeden korkuları önceden esir alıyor. Bunda bir tuhaflık var, keşke tek korkulan düşmanımız İŞİD olsa, Kürtlerin bundan daha büyük ‘korkulacak’ rakipleri var. Ama itirazlar var neymiş kafa kesiyor, çocukları öldürüyormuş, bunlara karşı savaşmakta boynumuzun borcuymuş. Peki bu borcu biz nerden edindik? İŞİD in arkasında Türkiye’nin desteği varmı? İran pastarları Suriye’de İŞİDin içindeler mi? Suriye rejimi bu korkunç işid e bir fiske vurdu mu? Maliki hükümeti saldırılardan önceden haberdar mıydı? hepsine kocaman bir EVET. Yeniden sorgulamaya devam edelim. BU örgüt Suriye’de Kürtleri kesiyor, Hewler de, Süleymaniye de bombalar patlatıyor, katliamlar yapıyor, dolayısıyla Kürtlerin bir numaralı düşmanı. Bütün bunlar doğru olmakla beraber kazın ayağı hiçte göründüğü gibi değil.

Bugün Suriye’de Rejim tarafından bombalanan ve operasyonlarda öldürülen çocukları aklımızdan çıkarmayalım. Türkiye’de sadece son bir yılda öldürülen çocukları, infaz edilen alevi gençleri ve genel olarak Kürtlere yapılan uygulamaları unutmayalım. İranda her gün idam edilen masum Kürt gençlerini görmezden gelmeyelim. Irakta daha bir yıl önce Maliki idaresiyle onun ‘meşhur’ Dicle operasyon kuvvetleriyle savaşın eşiğine gelinmişti, son aylarda ise Kürdistan üzerinde tam bir siyasal, ekonomik ambargo uygulanarak Kürt siyasal partilerini birbirine düşürmek ve bir halk ayaklanmasına yol açmak için az uğraşılmadı. Son olaraksa Musul düştü diye hiç şaşırmayalım. Musul’a dönük saldırılar yeni değil hazırlıkları bir yıldan fazladır sürüyordu. Kürtlerinde, Maliki’ninde, Türkiye ve İran’ın haberi vardı.

Kürtler Kerkük çevresinde, Hewler etrafında hendekler kazdığında bu ciddi bir tartışma konusu olmuştu. Oysa yapılan açıklamalarda bunun bir güvenlik meselesi olduğu ve Rojawa sınırında kazılan hendeğinde bunun bir parçası olduğu belirtiliyordu. Gerçek buyken az kıyamet kopmamıştı. Musul hezimeti ise bu vb. hazırlıkların sonucudur. Kürtler hep keklik olarak görüldükleri için sinsi bir tuzak hazırlanmıştı. Hesaba katmadıkları Kürtlerin ne kadar değişip geliştiğiydi. Oyuna getirilen Kürt gitmiş, oyun kuran, siyaset yapan Kürt gün yüzüne çıkmıştı. Maliki ve destekçileri Musul saldırısından haberdardı ancak onlar Kürtleri yem olarak kullanıp saldırganlarla karşı karşıya getirmek istediler. Musul’da hem Arap hem de Irak ordusu içerisinde yer alan Kürt tugayı vardı. Hesap basit Arap kaçar Kürt direnir. Oyundan haberdar olan Kürt yönetimi Kürt birliklerinin savaşmadan çekilmeleri emrini verince işler Arapsaçına döndü. Beklenmeyen bu refleks Kürd’ün devlet aklıydı. Duygularıyla hareket eden Kürt değişmişti. Biliyoruz ki duygusal akıl yönlendirilir, bu hissi akıl yaşanan olaylara göre karar verir. Oysa devlet aklı halkının yaşama iradesini esas alır ve onu güçlendirir. Devlet her şeyden önce toprak esasına dayalı bir siyasal örgütlenmedir, bir süredir Kürtler bu akılla hareket ediyorlar. Birçok haksız itham ve eleştirilerde bulunduk. Kürdistan’da seçimler ardından neden hükümet kurulmuyor? Neden hendek kazılıyor? Neden Kürt petrolü peşkeş çekiliyor? Neden savaş hazırlığı yapılıyor vb. Oysa taşlar yerinde ağırdır. Bir Ulusal hükümetin kurulması için az çaba gösterilmedi, biran önce petrolün uluslararası piyasalara ulaştırılarak ekonomik bağımsızlık için az gayret edilmedi. Savunma anlamında çok ciddi hazırlıklar yapıldı. Çünkü yine biliyoruz ki devlet toprak üzerinde irade olmayı, ekonomik büyümeyi, siyasal olarak birlik ve beraberliği esas alır. O halde eleştirilerimizi bunları geliştirmek ve güçlendirmek için yapalım. Enerjimizi dar politik hesaplar, partisel çıkarlar ve ideolojik kaygılar için değil, Kürtlerin siyasal iradesini ve idaresini güçlendirmek için harcayalım.

Biz Kürtlerin insani ve ahlaki olanla ulusal çıkarları birbiriyle uyumlu ele almamız gerekiyor. Sadece kötünün değil kötülüğün düşmanı olmalıyız. Sadece İŞİD gibi kan üzerinden beslenen bir örgüte karşı değil, Topraklarımıza yönelik her türden saldırıya karşı koymalıyız. Devlet olmanın, devlet olabilmek için yol almanın bunlarla bağlantısı var. Şu anda elverişli bir tarihsel fırsat yakalanmış durumdadır, bundan yararlanmalıyız. Bunun içinde büyük düşünmemiz, büyük resme odaklanmalıyız. Başkalarının demokratik devleti için değil, kendi demokratik devletimizi oluşturmak için çaba harcamalıyız. Unutmayalım ki herkese sığınacak bir sakin liman gereklidir. Bu gün sadece güney kürdi standa yüzbinlerce mülteci bulunmaktadır. Elbette ki Bakurdan, Rojhılattan, Rojawadan gelen Kürtler için burası kendi evleridir. Kendi evimizi döşerken ona zarar vermekten özenle kaçınalım. Başımız daraldığında, acı anlarımızda toparlanacağımız, güç bulacağımız sıcak bir yuvamız olmalı. Bugün Arap, Türkmen, Şii, Sünni, Ezidi, Hıristiyan ve birçok siyasal parti için bir liman vazifesi gören bu parçamızı hiç değilse onlar kadar onurlandıralım.

Kürtlerin Ulusal birliği için gerekli olan siyasal birliği biran önce gerçekleştirelim. İdeolojik, düşünsel, partisel farklarımızı koruyalım ama en az onun kadar bir Ulus gibi yaşamayı, düşünmeyi ve eylemde bulunmayı da asli görevimiz olarak bilelim.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
13441 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:49:13
x