Türkiye’nin YPG ile dolaylı ateşkesi

Suriye’de ateşkesin hayata geçmesi durumunda Türkiye’nin ÖSO ile birlikte Ağustos’ta başlattığı Fırat Kalkanı harekâtının gerekçelerinden ve hedeflerinde biri olan YPG güçlerine karşı savaş pratikte boşluğa düşüyor.

Çetin Çeko

02.01.2017, Pts | 13:16

Türkiye’nin YPG ile dolaylı ateşkesi
Makaleyi Paylaş

Rusya, Türkiye ve İran’ın 20 Aralık'ta Moskova'da imzaladıkları Suriye deklarasyonu ardından 29 Aralık'ta da her üç ülkenin garantörlüğünde Suriye rejimi ile muhalif gruplar arasında ateşkes imzalandığı açıklandı. Açıklamayı bizzat Rusya devlet başkanı Vladimir Putin yaptı. Ateşkes kararına başta BM, ABD ve AB’den olumlu ve destekleyici açıklamalar gelse de, üçlü ittifakın Suriye sorununda batı blokunu resmin dışına çıkarma çabası, Cenevre görüşmelerine alternatif bir rol çalma girişimi olarak da değerlendiriliyor.

Buna karşın ateşkesin kalıcı olması ve her üç ülke dışında uluslararası toplumun desteğini almak için Rusya, ittifakın ateşkes anlaşmasını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sundu ve tasarı kabul edildi. Ateşkese ne kadar uyulacağı konusunda taraflar temkinli davranıyorlar. Bu ise ateşkesin bıçak sırtında ve kırılgan olduğu anlamına geliyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da yaptıkları açıklamalarda ateşkesin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 No'lu kararını da içine alacak şekilde kabul edildiğini belirttiler.

Peki, BMGK’nin 2254 No’lu kararı nedir?

Karar; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 18 Aralık 2015'te oy birliği ile kabul ettiği, Suriye'de acil bir ateşkesin sağlanması ve ülkede siyasi çözüme gidilmesini içermektedir. Kararda sivil hedeflere yönelik saldırıların acilen son bulması ile siyasi dönüşüme ilişkin bir ateşkes ve resmî görüşmelerin başlatılması çağrısı yer almaktadır. Ancak, terörist olarak görülen IŞİD ve El-Nusra Cephesi ateşkesin dışında bırakılmıştır. Bu gruplara yönelik saldırı ve savunma amaçlı eylemlerin devam edilmesi kararlaştırılmıştır.

Ortak "düşman" kim?

Suriye’de ortak "düşman" konusunda iki temel farklı yaklaşım bulunmaktadır.

Birinci yaklaşım başını ABD’nin çektiği batı blokunun yaklaşımıdır; batı bloku Şam rejimi güçleri, IŞİD ve radikal İslamcı grupları düşman olarak görmektedir. İkinci yaklaşım başını Rusya ve İran’ın çektiği IŞİD başta olmak üzere radikal Sünni Selefi İslamcı grupları düşman olarak gören doğu blokudur.

Türkiye ise düne kadar göz yumduğu ve farklı biçimlerde destek çıktığı IŞİD, Şam rejimi ve Kürt silahlı güçlerinden YPG’yi düşman olarak görmektedir. Türkiye’nin YPG’ye bakışının uluslararası toplumda karşılığı bulunmamakla birlikte, tersine YPG güçleri Suriye muhalefetinin meşru güçlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Buna karşın Türkiye’nin başta ABD olmak üzere batı blokuna YPG’ye yaklaşımları konusunda eleştirisinin tonu her geçen gün artarak devam etmektedir.

Türkiye’nin YPG itirazı, otuz küsür yıldır savaştığı PKK ile olan bağından ziyade, Kürtlerin ve Kürdistan’ın bir parçasının daha statü kazanma olasılığıdır. Kürdistan topraklarını kontrol eden güç YPG değil de Suriye Kürt Ulusal Konseyi’ne (ENKS) bağlı güçler olsaydı, Türkiye’nin tavrında bir değişiklik yine de olmazdı. Kürtlerin Suriye’de ulusal ve demokratik haklarına kavuşması durumunda, Türkiye’nin kendi Kürt sorununa yaklaşımdaki mevcut siyasetini daha fazla idame ettiremeyeceğinden bu refleksi gösterdiği gayet iyi bilinmektedir. Türkiye devlet yetkililerinin defalarca belirttikleri gibi, “Suriye’nin kuzeyinde ikinci bir Kuzey Irak istemiyoruz” açıklamaları bunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Türkiye, iki arada bir derede kalmak

Yüzyıllık Kürt, Kürdistan sorunu Suriye iç savaşında Türkiye’nin nasıl iki arada bir derede kaldığını göstermektedir. Rusya, İran ve Türkiye arasında imzalanan Moskova anlaşmasının birçok maddesi BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 No’lu kararına atıfta bulunmaktadır. Anlaşmanın son maddesi, “İran, Rusya ve Türkiye; IŞİD/DAİŞ ve El Nusra’ya karşı birlikte mücadele etme ve diğer silahlı muhalif grupları bunlardan ayırma konusundaki kararlılıklarını yinelerler” diye son bulmaktadır.

Türkiye, YPG’nin “terör” örgütü olduğu savını Moskova anlaşmasında yeni ortaklarına kabul ettiremediği gibi, Esad rejimini devirme hedefinden de vazgeçirilmek zorunda bırakılmıştır. Bu da gösteriyor ki, 29 Aralık’ta kabul edilen ateşkesin taraflarından biri de YPG güçleridir.

PYD lideri Salih Müslim ateşkese ilişkin basına yaptığı açıklamada, “Biz dahil edilmedik, kimse bizden ateşkese katılmamızı istemedi. Çünkü bölgedeki ülkeler, Kürt ulusunun varlığını reddediyor” açıklamasını yapsa da YPG ateşkesin taraflarından biridir. Müslim’in açıklamasını Cenevre görüşmelerinde Türkiye’nin PYD’ye yönelik tavrının devamı olarak okumak gerekir.

Rusya, Türkiye ve İran arasında Moskova’da başlatılan üçlü görüşmelerin devamının, sorununun muhatabı Şam rejimi, muhalif gruplar ve uluslararası toplumun da katılımıyla Kazakistan’ın başkenti Astana’da devam edilmesi kararlaştırıldı.

Türkiye, Astana’da gerçekleştirilmesi düşünülen toplantılara PYD’nin katılmaması gerektiğini her fırsatta dile getiriyor. Türkiye’nin PYD hakkında bir başka argümanı da “PYD, Esad rejiminin suç ortağıdır, bu yüzden görüşmelere katılamaz.” PYD, Esad rejiminin “suç ortağı” olsa bile, eğer Esad rejimi Cenevre toplantılarına katılıyor ve Astana’ya da davet ediliyorsa PYD’nin de katılması gerekir. Uluslararası nizamı Kürtlersiz kabul eden Türkiye, Kürt kimlikli veya Kürtlerin temsilcilerinden herhangi bir siyasal gücün veya güçlerin uluslararası platformlarda olmasına bu yüzden karşıdır.

Anlaşılıyor ki, Rusya ile Türkiye arasında PYD’nin Astana’daki toplantılara katılması veya katılmaması konusunda bir mutabakata varılamamıştır. Rusya, Cenevre görüşmelerine PYD’nin katılmasını ısrarla isteyen tarafların başında geldi. Bu da gösteriyor ki, Rusya bu tavrını Moskova görüşmelerinde de devam ettirmektedir. Türkiye’nin Astana toplantılarına ilişkin PYD direncini sıklıkla dile getirmesi, bu yorumu kuvvetlendirmektedir.

Türkiye, YPG, PYD’ye ilişkin ABD’ye karşı geliştirdiği sert ve yüksek perdeden dili Rusya’ya karşı kullanmaktan itina ile kaçınmaktadır. Daha açık bir ifade ile kaçınmak zorunda kalmaktadır. Bunun nedeni son on yıldır Türkiye ekonomisinin ihracat ve ithalatta Rusya’ya olan ekonomik bağımlığının son uçak krizinde ortaya çıkardığı dramatik mali maliyetin sonucudur.

Rusya’nın düne kadar Kürt, Kürdistan sorununa ilişkin siyaseti Sovyet Ekim Devrimi’nden buyana bölge devletlerinin siyaseti çerçevesinde gelişti. Rusya’nın, Kürdistan'ı paylaşan müttefiki bölge devletleriyle Kürt siyasetine ilişkin makasın açıldığını, müttefiklerinin Kürt siyasetlerini revize etmeleri gerektiği konusunda uyarılarılarda ve girişimlerde bulunduğunu görüyoruz. Örneğin Şam rejimi ile PYD ve ENKS arasında arabuluculuk girişimi, Güney Kürdistan'ın olası bağımsızlığına ilişkin Putin’in "bu durum Irak'ın içişleridir, karışmayız" açıklaması Rusya’nın yeni bir Kürt siyasetinin işaretleri olarak okunabilir.

Görüldüğü gibi Kürtler ve Kürdistan sorunu bağlamında uluslararası toplumun müdahil olduğu konularda Türkiye eskiden olduğu gibi istediği manevraları yapamamaktadır. Çünkü Kürtlerin ulusal demokratik haklarının gaspı üzerine yüzyıllık eylemi ve siyaseti artık kabul görmemekte ve bu yüzden yalnızlaşmaktadır.

Söz konusu ateşkesin hayata geçmesi durumunda TSK ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), YPG ve Suriye Demokratik Güçleri’ne saldıramayacaktır. Saldırmaları durumunda ateşkesi ihlal eden taraflar olacaklar gibi, Türkiye’nin garantör olduğu bir anlaşmayı kendisinin ihlal etmesi üçlü ittifakın işlevinin olmadığı anlamına gelecektir. Öte yandan Türkiye’nin ÖSO ile birlikte Ağustos’ta başlattığı Fırat Kalkanı harekâtının gerekçelerinden ve hedeflerinde biri olan YPG güçlerine karşı savaş da pratikte boşluğa düşmüş durumdadır. Türkiye bir konuda daha Suriye zemininde geri atmış ve dolaylı yoldan YPG ile ateşkes yapmak mecburiyetinde bırakılmıştır.

Kürt ve Kürdistan sorununa ilişkin bu reel durumun, Türkiye’nin tarihsel ve sosyolojik tavrını sorgulamasına vesile olması ise maalesef şu an için hiç mümkün gözükmemektedir.

@cetin_ceko

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
26970 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:02:33:28

Çetin Çeko

Yazarın Önceki Yazıları

ABD’nin İran siyasetinin Ortadoğu ve Kürtlere etkileri ‘Konuş! Sen nerelisin?’ KDP’nin Seçim Boykotu ve Irak Federal Kurumlarından Çekilme Olasılığı ABD’nin Irak’ı Terk Etmesi Durumunda Kürdistan’ın Ödeyeceği Bedel! KDP merkezinin bulunduğu Pirmam'a saldırı ne anlama geliyor? Irak Vilayet Seçimleri; Kürdistanlı güçler birlik olmazsa 'tartışmalı' bölgeler geri alınamaz! Jerusalem Post: ABD, PJAK’ı ‘terör’ listesinden çıkarmalı Peşmerge’nin ordulaşmasında fırsatlar ve engeller Macron'un Korsika’ya 'tam özerklik' vaadi Kürtler için neden önemli? ABD, Peşmerge'ye yardımı keseriz uyarısında bulundu! Kürdistan petrolünün Bağdat’ın kontrolüne geçmesinden Batı sorumludur! Gazeteci ve yazar Abit Gürses Stockholm’de anıldı 14 Mayıs seçimleri Kürt karşıtlığı üzerine kurgulandı! Güney Kürdistan’da seçimler neden zamanında yapılmıyor? HDP, savunduğu yanlış ve şaşı tarih anlayışıyla yüzleşmelidir. Olası yeni iktidarın Kürt sorununa bakışı, Güney ve Rojava Kürdistanı’na yaklaşımı 'Demokrasi' treninin son vagonu Kürtler! HDP ve 'Kürdistan seçim ittifakı' Roboski saldırısı istihbaratını ABD verdi, Türk F16’ları da vurdu! KYB, Erbil’de üst düzey terörle mücadele görevlisini öldürmekle suçlanıyor! Doğu Kürdistan ve İran’dan çıkaracağımız dersler Kürdistan tarihi, fırsatları yakalamanın ardından kaybetmenin tarihi olmamalıdır! Olası Ankara-Şam yakınlaşmasında Rojava Kürtleri kazanımlarını nasıl koruyabilir? İsveç ve Finlandiya’nın olası NATO üyeliğine sadece Kürt penceresinden bakmak yeterli mi? Erdoğan, NATO krizi ile Kürt sorununu uluslararası platforma taşıdı Abit Gürses’in anısına! Güney Kürdistan doğalgaz projesi yeni bir müzakere süreci başlatır mı? Biden, KDP ve KYB’yi uyardı! Güney Kürdistan’da ifade ve basın özgürlüğü ihlalleri Dava adamı Şerafettin Kaya Bağdat, Kürdistan’ın federal statüsünü sorguluyor Çin, Kürt dosyasını açtı! Türkiye-İsrail yakınlaşması Kudüs’ün Kürt siyasetini nasıl etkiler Türkiye'nin ABD ve Rusya’ya Kobani rüşveti Bir sessizlik tarihi: Mele Mustafa Barzani’nin İsrail ziyaretleri Dünya’nın ilk kadın hahamı Kürdistanlı Osnat Barzani Batı, Güney Kürdistan’ın demokrasi notunu düşürdü! Geçmişle yüzleşmek, tartışma kültürü ve üslubu üzerine Kürdistan petrolünü dünyaya pazarlayan Pakistanlı Murtaza Lakhani 'Kürt Hâkim' kurşunla değil, iğneyle katledildi! ABD, Taliban ile olası barışı, Kürt sorununda Türkiye’ye emsal mi gösterecek? T.C Kürtçeyi yasaklamak için bütün devletlerin ikinci resmi dillerini yasakladı! Güney Kürdistan’da yolsuzluk ve kayıt dışı ekonomi! İsrail’in Rojava Kürdistanı siyaseti İbrahim Barış Anlaşması ve Kürdistan'a etkisi Rusya’nın Kürt kartı, kimin lehine kimin aleyhine? Rusya, S-400 alımı karşılığında Afrin'i Türkiye’ye mi verdi? KDP ve PKK düşmanlığı kime ne kazandırır? Rojava Kürtleri; birlikte başarıp tarih yazabilecekler mi? PYD-ENKS Anlaşmazlığında KDP-KYB Barış Süreci TC’nin Kürt ‘Afları’ Xelîl Ağa, İsmail Beşikçi, Fikret Otyam ve Can Yücel Erdoğan, Enver Paşa ve İttihat Terakki’nin ayak izinden gidiyor ABD, İran, Irak üçgeninde Kürtler Irak’ı Bu Kez Kürtler Değil, Araplar Parçalayabilir Erdoğan’ın Kobani planı Rojava Kürtleri, hem aranan hem de terk edilen aktör oldular 'Barış Koridoru' yazılır, işgal okunur Seçimin bir diğer kaybedeni Öcalan oldu! Olası Basra federasyonu ve Kürdistan’a etkisi Yabancı Gözüyle 'Kürdistanilik' Türkiye modeli güvenli bölge: Kuzuyu kurda emanet etmek ABD’nin Suriye siyasetinde Kürtler ve Türkiye Suriye, siyasi süreç ve Kürtlerin temsili Kürt seçmen davranışı ve 24 Haziran Geçmişi Hatırlamak Kurtuluşun Sırrıdır! Türkiye, Afrin’i almak değil, Diyarbakır'ı kaybetmekten korkuyor! Kürdistan için yeni bir nefes: Rusya! Kürdistan’a yaptırımlar bağımsızlık sürecini hızlandırabilir Referandum ve Kerkük travması Kürdistan’a yaptırımlar Erdoğan’ı iktidardan edebilir Bağdat ikinci kez Kürtlerden kaçıyor Güney Kürdistan bağımsızlık referandumu ve sonrası Federalizmi Irak’a Kürtler getirdi Uluslararası toplum ve Kürtler Kürtlerin sistemi etkileme ve kilitleme gücü Güney ve Kuzey’de ‘Kürdistani’ kavramı Güney Kürdistan Bağımsızlık Referandumu ve Olasılıklar AKP ve KDP Kürtlerde ‘Hayır’ ve ‘Boykot’ Güney Kürdistan’ın bağımsızlığında iki örnek Kürtlerin Seçilmişleri Mebus Değil Mahpus Uluslararası toplum, müttefiklerinin Kürt kamburunu taşımak istemiyor Türkiye, Kürtler için yaptığı kafesin mahkûmu Türkiye’de darbe geleneğinin tarihsel kodları Rusya’nın 'Türkiye, IŞİD'i destekliyor' iddiası ne olacak? HDP, 23 Nisan 1920’yi savunacağına hesaplaşmalıdır AKP medyası Gülen Cemaati’nin asılsız bilgilerini Kürt sivil kurumlarına karşı kullanıyor Sri Lanka-Türkiye, Tamil Kaplanları-PKK benzerlikler ve farklılıklar Kürt sorunu ekseninde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Demokratik özerklik neden kalıcı çözüm olamaz?
x