Rusya’nın 'Türkiye, IŞİD'i destekliyor' iddiası ne olacak?

Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi\'ne sunduğu belgelerde, MİT’in hükümete yakın vakıflar aracılığıyla Suriye’deki radikal İslamcı gruplara silah, gıda ve kimyasal maddeler sevk ettiği bilgilerine yer verilmişti.

Çetin Çeko

03.07.2016, Paz | 10:37

Rusya’nın 'Türkiye, IŞİD'i destekliyor' iddiası ne olacak?
Makaleyi Paylaş

Geçtiğimiz Kasım ayında Türkiye’nin sınır ihlali gerekçesiyle düşürdüğü Rusya\'ya ait savaş uçağı iki ülke arasında diplomatik, siyasi ve ekonomik krize yol açmıştı. Yaklaşık yedi ay süren Rusya-Türkiye krizinde Türkiye, ilişkilerin normalleşmesi için kapıları açık bırakırken, Rusya sert tavrını sürdürmüştü. Başta ABD olmak üzere birçok devletin arabuluculuğu ve Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e gönderdiği mektup ardından gerçekleştirdikleri telefon görüşmesiyle her iki ülke arasındaki ilişkiler normalleşmeye doğru gidiyor.

Rusya ile Türkiye arasında yaşanan krizin boyutu ağırlıklı olarak ekonomik açıdan, özellikle turizm ve tarım ürünleri ihracatında Türkiye’nin uğradığı zarar üzerinden tartışıldı. Sorunun siyasi boyutunu Rusya\'nın öne çıkarmaya çalışmasına karşın, Türkiye bu tartışmayı fazla alevlendirmek istemedi. Krizin siyasi boyutunda her iki ülkenin Suriye iç savaşı üzerinden Ortadoğu siyasetlerinin çatışması vardı. Bu açıdan uçak krizi bir sonuçtu. Rusya’nın Esad rejimi ve PYD güçlerine verdiği destek ile Türkiye’nin de IŞİD başta olmak üzere radikal İslamcı güçlere verdiği destek krizin temel nedenini oluşturuyordu.

Rusyanın Türkiye\'nin IŞİD\'e destek iddiaları ve belgeleri

Rusya uçak krizinden önce de Türkiye’nin IŞİD’e destek verdiğini diğer batılı devletler gibi üstü örtülü itham ediyordu. Rus uçağının düşürülmesi ardından bu ithamı açık bir şekilde telaffuz etmeye başladı. Telaffuz etmekle kalmadı elinde belgeler olduğunu ve uluslararası kamuoyu ile paylaşacağını açıkladı. Geçtiğimiz Ocak ayında Rusya\'nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Vitaliy Çurkin, Türkiye\'nin Suriye\'de IŞİD\'in kontrolü altında bulunan bölgelere yasadışı yollardan silah ve mühimmat gönderdiğini ve petrol aldığına ilişkin belgeleri BM Güvenlik Konseyi\'ne sundu.

Bu rapordan, yani Rusya ile Türkiye arasındaki uçak krizinden bir hafta önce, Antalya’da 2015 G20 Liderler Zirvesi yapılmıştı. Rusya Devlet Başkanı Putin, zirvenin kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, IŞİD’in 40 ülkeden finansal destek aldığını, bu ülkelerden bazılarının ise, şuan zirveye katılanlar arasında olduğunu söylemişti. Putin’in konuşması Türkiye ve Suudi Arabistan başta olmak üzere toplantıya katılan Arap ülkelerinde soğuk duş etkisi yapmıştı.

Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi\'ne sunduğu belgelerde, MİT’in hükümete yakın vakıflar aracılığıyla Suriye’deki radikal İslamcı gruplara silah, gıda ve kimyasal maddeler sevk ettiği bilgilerine yer verilmişti. Raporda, Türk istihbarat mensuplarının, Ocak ayının ortasında Şam Cephesi militanlarına 7,62 mm ve 12,7 mm kalibreli silahlar ve RPG-7 roketatarları tedarik ettikleri, 25 Ocak\'ta ise İnsan Hak ve Özgürlüklerini Koruma Vakfı, IŞİD militanlarına yaklaşık 55 tonluk gıda ve malzeme gönderilmesine sponsor oldukları belirtiliyordu. Sevkiyatların ana sponsorunun ise Beşar Vakfı olduğu ifade ediliyordu.

Rusya raporda silah, askeri donanım ve yardım tedarikinde en etkin olan kuruluş olan Beşar Vakfı’nın, Bayırbucak ve Kızıltepe Türkmenlerine 50 konvoy gönderdiğini vurguluyordu. Vakfın ana finansman kaynaklarının, resmi olarak özel ve tüzel kişilerin yaptığı bağışlar olarak görüldüğü, ancak özel ve tüzel kişi görüntüsü altında Milli İstihbarat Teşkilatı\'ndan kaynak aktarıldığı belirtiliyordu. Türk hükümetinin yardımıyla da vakfın, Türkiye ve yurtdışındaki bankalarda hesap açtığı bilgisine yer verilmişti.

Rusya\'nın sunduğu belgelerde, Reyhanlı, Azez, Kamışlı ve Cerablus\'taki sınır hattı üzerinden Suriye\'deki radikal İslamcı gruplara patlayıcı madde ve kimyasal madde gönderildiği de belirtiliyordu. Buna göre, 2015 yılı içinde 2 bin 500 ton amonyum nitrat (788,7 bin dolar), 456 ton potasyum nitrat (468,7 bin dolar), 75 ton alüminyum tozu (496,5 bin dolar), sodyum nitrat (19,4 bin dolar), gliserin (102,5 bin dolar) ve nitrik asit (34 bin dolar) radikal islamcılar ulaştırılmıştı.

Rusya’nın iddiaları bunlarla da sınırlı kalmıyordu. Rusya Savunma Bakanı Yardımcısı Anatoli Antonov, geçtiğimiz 2 Aralık’ta Türkiye’yi IŞİD’e doğrudan destek vermekle bir kez daha suçladı. Antonov, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve oğlu başta olmak üzere ailesini, IŞİD ile doğrudan petrol ticaretiyle bağlantılı olmak ve ‘Suriye’nin zenginliğini çalmakla’ itham etti.

Krizin çözümünde Rusya’nın görünürde Türkiye’den iki somut talebi vardı. Bunlar özür ve tazminat idi. Erdoğan’ın Putin’e gönderdiği mektupta Türkiye ‘hayır’ dese de, Rusya mektubu bir ‘özür’ olarak kabul etti. Tazminatın ise problem olmayacağını Türk yetkililer açık olarak söylediler.

Uçak krizi bağlamında özür, tazminat, diplomatik ve ticari ilişkilerin tekrardan hız kazanması kamuoyu önünde yüksek sesle dilendirilen talepler olarak gündeme geldi. Bir de alçak sesle dilendirilen talepler var. Rusya, Türkiye’nin Suriye siyasetinin uluslararası ittifak ile uyumlu olmasını, IŞİD\'e desteğe son vermesini, Esad\'ın iktidardan gitmesi talebinden vazgeçmesini ve Suriye muhalefetine Şam ile anlaşmaya varması yönünde baskı yaparak, siyaset geliştirmesini istiyor. Türkiye’nin ise bölgede bu yönde siyasi bir manevraya gideceği değil, gittiği görülüyor. Eş zamanlı İsrail ile varılan anlaşmanın ardından Rusya ile varılan mutabakat, Mısır ile tekrardan ilişkilerin düzeltilmesi girişimi ve Irak’ın toprak bütünlüğüne daha ısrarlı vurgular yapılması, Türk dış siyasetindeki yeni açılıma işaret ediyor.

Bu çerçevede Türkiye açısından en önemli manevra Cezayir’de Suriye ile yapılan gizli görüşmeler. Türk yetkililer bu görüşmeleri yalanlasalar da Cezayir gazetesi El Vatan, PYD öncülüğündeki Kürtlerin Suriye’de federalizm ilan etmesinin ardından geçtiğimiz Nisan ayında Türkiye ve Suriye hükümetlerinin Cezayir’de gizli görüşmeler gerçekleştirdiklerini öne sürdü. Gazete Cezayir diplomatik kaynaklarına dayanarak verdiği haberde, Cezayir hükümetinin sadece Suriye ile Türkiye arasında değil, Rusya ile Türkiye arasında da arabuluculuk yaptığını yazdı.

Güney Kürdistan hareketinin 1975’de Irak’a karşı yenilgisine yol açan Cezayir Anlaşması, İran ile Irak arasında Cezayir’in arabuluculuğu ve ev sahipliği ile gerçekleşmişti. Kürtler açısından oynadığı negatif rolden dolayı Cezayir hiç de iyi bir algıya sahip değil. Kürdistan’ın ve Kürtlerin statüsüzlüklerinin devamı konusunda Suriye ve Türkiye\'nin dünleri ve bugünleri gözünüzde tutulduğunda bu görüşmenin ihtimal dahilinde olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye, Kürtler dışında herkese zeytin dalı uzatıyor

IŞİD’in Haziran 2014’de Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’na ‘baskını ve rehine’ olayına rağmen, Türk hükümeti uzun bir süre IŞİD’e terör örgütü demedi. Bu yüzden Musul Başkonsolosluğu baskınının IŞİD ile Türkiye arasında danışıklı döğüş olduğu yorumları yapıldı. Daha sonradan iç ve dış baskılar sonucu AK Parti hükümeti, IŞİD’e terör örgütü demek zorunda bırakıldı.

IŞİD’e terör örgütü derken de, Kürtlerin ulusal ve demokratik taleplerini ‘terör’ kavramı içinde boğmak için IŞİD’in yanına ısrarla PYD’yi ekledi. Uluslararası kamuoyunun da PYD’ye terörist demesini istedi, istiyor. Bunun nedeni Suriye’de Kürtlerin şu veya bu şekilde elde ettikleri statü ve kendi topraklarının kontrolünü ellerinde bulundurmalarıdır. Türk devleti, örtülü bir şekilde IŞİD ve benzeri grupların sadece Batı Kürdistan’da yol almalarına lojistik destek vermedi. Güney Kürdistan’ı da IŞİD tehdidi altında istikrarsız ve kendine bağımlı bir konumda tutmak ve bağımsızlığını engellemek için ince bir siyaset izliyor.

Kürtlerin çetin direnişleri ve batının desteği ile IŞİD’in askeri ve siyasi varlığı zayıflamaya doğru gidince, Türk hükümeti de IŞİD ile arasına mesafe koymaya ve özellikle düne kadar dokunmadığı, serbesti tanıdığı Türkiye’deki hücrelerini kontrol altına almaya çalışıyor. Türk hükümetinin yarım “U” dönüşüne tepki gösteren IŞİD de, “besle kargayı oysun gözünü” misali Türkiye’ye yönelmiş durumda. Bu durum 1979’da Sovyetler Birliği’nin Sovyet yanlısı Afganistan hükümetine verdiği desteğe karşılık, batının Afganlı mücahitlere verdikleri desteğe benziyor. Batı’nın destek verdiği mücahitler içinden çıkan Taliban ve benzeri gruplar bugün silahlarını nasıl batıyı doğrultmuşsalar, IŞİD de silahını Türkiye’ye çevirmiş durumda.

Şimdi merak edilen konu Türkiye’yi IŞİD’e doğrudan destek vermekle suçlayan Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi\'ne sunduğu belgeleri ne yapacağı ve iddialarının arkasında durup durmayacağıdır? Uluslararası ilişkilerde “devletler arasında kalıcı dostluklar ve düşmanlıklar olmaz. Menfaatler vardır, dostlar ve düşmanlar değişir” ilkesine dayanarak Rusya bu iddiaları rafa mı kaldıracak, yoksa Türkiye’yi kendi siyasetine uyarlamaya çalışırken, söz konusu belgeleri elinde bir koz olarak mı kullanacak? Kısa zamanda hep birlikte göreceğiz.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
14902 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:00:25

Çetin Çeko

Yazarın Önceki Yazıları

ABD’nin İran siyasetinin Ortadoğu ve Kürtlere etkileri ‘Konuş! Sen nerelisin?’ KDP’nin Seçim Boykotu ve Irak Federal Kurumlarından Çekilme Olasılığı ABD’nin Irak’ı Terk Etmesi Durumunda Kürdistan’ın Ödeyeceği Bedel! KDP merkezinin bulunduğu Pirmam'a saldırı ne anlama geliyor? Irak Vilayet Seçimleri; Kürdistanlı güçler birlik olmazsa 'tartışmalı' bölgeler geri alınamaz! Jerusalem Post: ABD, PJAK’ı ‘terör’ listesinden çıkarmalı Peşmerge’nin ordulaşmasında fırsatlar ve engeller Macron'un Korsika’ya 'tam özerklik' vaadi Kürtler için neden önemli? ABD, Peşmerge'ye yardımı keseriz uyarısında bulundu! Kürdistan petrolünün Bağdat’ın kontrolüne geçmesinden Batı sorumludur! Gazeteci ve yazar Abit Gürses Stockholm’de anıldı 14 Mayıs seçimleri Kürt karşıtlığı üzerine kurgulandı! Güney Kürdistan’da seçimler neden zamanında yapılmıyor? HDP, savunduğu yanlış ve şaşı tarih anlayışıyla yüzleşmelidir. Olası yeni iktidarın Kürt sorununa bakışı, Güney ve Rojava Kürdistanı’na yaklaşımı 'Demokrasi' treninin son vagonu Kürtler! HDP ve 'Kürdistan seçim ittifakı' Roboski saldırısı istihbaratını ABD verdi, Türk F16’ları da vurdu! KYB, Erbil’de üst düzey terörle mücadele görevlisini öldürmekle suçlanıyor! Doğu Kürdistan ve İran’dan çıkaracağımız dersler Kürdistan tarihi, fırsatları yakalamanın ardından kaybetmenin tarihi olmamalıdır! Olası Ankara-Şam yakınlaşmasında Rojava Kürtleri kazanımlarını nasıl koruyabilir? İsveç ve Finlandiya’nın olası NATO üyeliğine sadece Kürt penceresinden bakmak yeterli mi? Erdoğan, NATO krizi ile Kürt sorununu uluslararası platforma taşıdı Abit Gürses’in anısına! Güney Kürdistan doğalgaz projesi yeni bir müzakere süreci başlatır mı? Biden, KDP ve KYB’yi uyardı! Güney Kürdistan’da ifade ve basın özgürlüğü ihlalleri Dava adamı Şerafettin Kaya Bağdat, Kürdistan’ın federal statüsünü sorguluyor Çin, Kürt dosyasını açtı! Türkiye-İsrail yakınlaşması Kudüs’ün Kürt siyasetini nasıl etkiler Türkiye'nin ABD ve Rusya’ya Kobani rüşveti Bir sessizlik tarihi: Mele Mustafa Barzani’nin İsrail ziyaretleri Dünya’nın ilk kadın hahamı Kürdistanlı Osnat Barzani Batı, Güney Kürdistan’ın demokrasi notunu düşürdü! Geçmişle yüzleşmek, tartışma kültürü ve üslubu üzerine Kürdistan petrolünü dünyaya pazarlayan Pakistanlı Murtaza Lakhani 'Kürt Hâkim' kurşunla değil, iğneyle katledildi! ABD, Taliban ile olası barışı, Kürt sorununda Türkiye’ye emsal mi gösterecek? T.C Kürtçeyi yasaklamak için bütün devletlerin ikinci resmi dillerini yasakladı! Güney Kürdistan’da yolsuzluk ve kayıt dışı ekonomi! İsrail’in Rojava Kürdistanı siyaseti İbrahim Barış Anlaşması ve Kürdistan'a etkisi Rusya’nın Kürt kartı, kimin lehine kimin aleyhine? Rusya, S-400 alımı karşılığında Afrin'i Türkiye’ye mi verdi? KDP ve PKK düşmanlığı kime ne kazandırır? Rojava Kürtleri; birlikte başarıp tarih yazabilecekler mi? PYD-ENKS Anlaşmazlığında KDP-KYB Barış Süreci TC’nin Kürt ‘Afları’ Xelîl Ağa, İsmail Beşikçi, Fikret Otyam ve Can Yücel Erdoğan, Enver Paşa ve İttihat Terakki’nin ayak izinden gidiyor ABD, İran, Irak üçgeninde Kürtler Irak’ı Bu Kez Kürtler Değil, Araplar Parçalayabilir Erdoğan’ın Kobani planı Rojava Kürtleri, hem aranan hem de terk edilen aktör oldular 'Barış Koridoru' yazılır, işgal okunur Seçimin bir diğer kaybedeni Öcalan oldu! Olası Basra federasyonu ve Kürdistan’a etkisi Yabancı Gözüyle 'Kürdistanilik' Türkiye modeli güvenli bölge: Kuzuyu kurda emanet etmek ABD’nin Suriye siyasetinde Kürtler ve Türkiye Suriye, siyasi süreç ve Kürtlerin temsili Kürt seçmen davranışı ve 24 Haziran Geçmişi Hatırlamak Kurtuluşun Sırrıdır! Türkiye, Afrin’i almak değil, Diyarbakır'ı kaybetmekten korkuyor! Kürdistan için yeni bir nefes: Rusya! Kürdistan’a yaptırımlar bağımsızlık sürecini hızlandırabilir Referandum ve Kerkük travması Kürdistan’a yaptırımlar Erdoğan’ı iktidardan edebilir Bağdat ikinci kez Kürtlerden kaçıyor Güney Kürdistan bağımsızlık referandumu ve sonrası Federalizmi Irak’a Kürtler getirdi Uluslararası toplum ve Kürtler Kürtlerin sistemi etkileme ve kilitleme gücü Güney ve Kuzey’de ‘Kürdistani’ kavramı Güney Kürdistan Bağımsızlık Referandumu ve Olasılıklar AKP ve KDP Kürtlerde ‘Hayır’ ve ‘Boykot’ Güney Kürdistan’ın bağımsızlığında iki örnek Türkiye’nin YPG ile dolaylı ateşkesi Kürtlerin Seçilmişleri Mebus Değil Mahpus Uluslararası toplum, müttefiklerinin Kürt kamburunu taşımak istemiyor Türkiye, Kürtler için yaptığı kafesin mahkûmu Türkiye’de darbe geleneğinin tarihsel kodları HDP, 23 Nisan 1920’yi savunacağına hesaplaşmalıdır AKP medyası Gülen Cemaati’nin asılsız bilgilerini Kürt sivil kurumlarına karşı kullanıyor Sri Lanka-Türkiye, Tamil Kaplanları-PKK benzerlikler ve farklılıklar Kürt sorunu ekseninde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Demokratik özerklik neden kalıcı çözüm olamaz?
x