Cumartesi Anneleri ve Sivil Alan

Cumartesi Anneleri söz konusu olduğunda devlet çevresi ve karşısında konumlananlardan bahsetmiyoruz demektir. Kayıp yakınları kayıplarının akıbetini, kemiklerini, yakınlarını kaybedenlerin kimler olduğunun belirlenerek yargılanmasını talep ediyor. Kayıp yakınlarının bu taleplerine kim itiraz edebilir, onlardan susmalarını kim isteyebilir!

Aziz Yağan

02.09.2018, Paz | 09:24

Cumartesi Anneleri ve Sivil Alan
Makaleyi Paylaş

Türkiye’de siyasal ile sivil ayrımı, sivilin siyasaldan uzak durması, sivilin siyasalı kendinden uzak tutması, sivil alanı sivil bilinçli ve refleksli insanların doldurması, siyasalın sivil alanı kabullenmesi hiçbir dönem sağlanamadı. Bu başarılamadığı için de sivil başlangıçlar bile siyasallaştırıldı ve kendisi olmaktan çıkıp çatışmaların ortasında eridi, parçalandı, ufaldı. Sivil, siyasal ve askeri ayırım net olarak belirlenmedi, katı sınırlar örülmedi. Bu nedenle, Türkiye’de sivil olan siyasal ve askeri alandan (siyasal da askeri ve sivil alandan) ayrışamadı ve ayrışmadığının da bilincine varamadı. Ayrışmaması yüzünden yaygınlaşamadığının, sahiplenme alanını genişletemediğinin, gelişemediğinin, güçlenemediğinin, sorun çözemediğinin, sorun önleyemediğinin ayırdına varamadı.

Cumartesi Anneleri 27 Mayıs 1995’ten itibaren her cumartesi saat 12.00’de yarım saat için Galatasaray Lisesi önünde kayıplarının fotoğraflarıyla ve her hafta bir kaybın öyküsünü anlatarak, haykırarak oturma eylemi yaptı. Oturanlar seviyeli, sakin ve derdini anlatmaktan başka kaygısı olmayan, içi yanan kayıp yakınlarından oluşuyordu. Kayıp yakınları çok yönlü baskı ve şiddete maruz kalınca katılım çok azaldı ve böylece oturma eylemine 19 Mart 1999’dan 2009’a dek ara verildi. (https://bianet.org/bianet/yasam/159385-cumartesi-nasil-basladi-neden-ara-verildi)

Cumartesi Anneleri söz konusu olduğunda devlet çevresi ve karşısında konumlananlardan bahsetmiyoruz demektir. Kayıp yakınları kayıplarının akıbetini, kemiklerini, yakınlarını kaybedenlerin kimler olduğunun belirlenerek yargılanmasını talep ediyor. Kayıp yakınlarının bu taleplerine kim itiraz edebilir, onlardan susmalarını kim isteyebilir!

Pervin Buldan kocası katledilmiş bir kadın olarak bu oturmalara başından beri kayıtsız kalmamıştı. Sezgin Tanrıkulu, Cumartesi Anneleri’nin hemen her anmasına katılmış, onlar için elinden geleni yapmış ve halen de yapmaktadır. 700. hafta anması için de CHP adına değil kendi adına destek çağrısı yapmıştır. Halbuki, HDP hem genel merkez hem de il ve ilçe örgütleri aracılığıyla HDP adına yazı ve videolarla anmaya katılma ve destek çağrısında bulunmuştur.

Bu yazıda gerekli bir bilgi olarak değinmek gerekiyor! HDP milletvekillerinin devlet koridorlarından ve iletişiminden bu dönem tamamen dışlanmış olduğu ifade edilmektedir. HDP’li vekillerin meclisle tek bağları ve fonksiyonları aldıkları maaş, devam/devamsızlık ve komisyonlara üyelik durumlarıdır. HDP’li vekillere göre, kendilerinin komisyonlarda yer alıp öneri ve eleştirinin kayıtlara geçmesini sağlamaktan başka mecliste bir işlevleri yoktur, dahası, kamu kurumlarının yöneticileri HDP milletvekilleri ile telefonla ya da yüz yüze görüşme yapmamaktadır. Kısacası siz bir seçmen olarak HDP vekillerinden de sokağınızın su probleminin çözümünde yardımcı olmasını bile isteseniz, onların bunu iletebilecekleri bir makam yok.

HDP’ye karşı açık tavır alan Erdoğan ya da AKP değil, bir bütün olarak devletin ve paradigmaya sahip çıkanların kendisidir. Erdoğan’ın 4 Ağustos’ta “HDP’nin parlamentoya girmesini destekleyenler hesap verecek!” demesi, meselenin ve hedeflenenin HDP’nin çapından daha fazla olduğunu ifade ediyordu. Bu, aktif ya da pasif de olsa, HDP’nin dahil olduklarına göz yumulmayacağının, o girişimlere de HDP’ye nasıl yaklaşıyorlarsa öyle yaklaşacaklarının açık ve net bir işaretiydi. Kısacası, HDP’nin dahil olduğu her şey sertçe ve kararlıca engellenecek, aman verilmeyecek, göz açtırılmayacaktı. Yaşananlara bakılırsa tam da böyle gelişmeler olmaktadır.

700. hafta

Kayıp yakınlarının bir kısmı hemen yandaki Hazzopulo Pasajı’nda beklerken, cumartesi annelerinin her hafta oturduğu alanı kapatan polis kendileriyle yasağı tartışan “komisyon”a şu açıklamayı yapıyordu: “Bu anmaya destek çağrısı yaptığı için bu hafta anma yapılmayacak ama gelecek hafta devam devam edilebilir.” Ardından komisyon üyeleri gözaltına alındı. Polis sokakta bekleyenlere “dağılın” çağrısı yaptı. Polisler blok haline sokağı enine kaplayarak sokaktakileri Tünel tarafına doğru yürümeye ve dağılmaya zorladı. Kalabalık “Kahrolsun faşizm! Anaların öfkesi katilleri boğacak! Kaybedenler kaybedecek! Katil devlet hesap verecek!” benzeri sloganlar atmaya başladı.(https://www.birgun.net/haber-detay/cumartesi-anneleri-ne-700-uncu-haftada-polis-saldirisi-228069.html)

Kalabalığın içindeki biz birkaç kişi çatışma istemediğimizden hemen sağdaki sokağa girdik ve ardından kayıp yakınlarının beklediği hana girip onlarla birlikte beklemeye başladık. Cumartesi Anneleri’nin o meydanda her cumartesi sessizce oturması dünyanın haklı, güçlü, kalıcı ve sonuç alıcı eylemlerinden biriydi zaten ve orada tam yanlarında oluşumuz sözü bile edilemeyecek küçücük bir detaydan ibaretti. Çatışma istemiyorduk çünkü kayıp yakınlarına destek sunmak için oradaydık; onlar ne derse kabullenmeye ve öyle davranmaya hazırdık. Komisyon üyeleri gözaltına alındığı için kayıp yakınları ne yapacağını bilemiyordu: “Alana mı girmeye çalışsınlar, bulundukları yerde mi otursunlar, yoksa dağılsınlar mı?” 699 haftalık deneyimin ardından ne yapacaklarına karar veremiyorlardı.

Sokaktaki arbededen kurtulup gelen biri coşkulu bir sesle “Cumartesi Annelerinin öfkesini haykırdık” dedi. Halbuki, cumartesi annelerinin öfkelerini ve taleplerini haykırmaları için aracıya ihtiyaçları yoktu ve yaz kış demeden tam 699 cumartesi bunu kendileri yapmıştı ve 700. kez yapmak için acıları göz kapaklarından taşar halde oradaydılar. Sokakta polise karşı çıkanlar kayıp yakınlarının sesini boğduklarının farkında bile değillerdi. Kayıp yakını olmayanların “sessizce geri çekilmeleri, susmaları ve inisiyatifi Cumartesi Anneleri’ne bırakmaları, güvenlik güçleriyle hiç muhatap olmamaları” beklenirdi, ancak öyle olmadı.

Polis sürekli bir araya gelen ve dağılmayanlar için yerde sürükleme, gaz bombaları ve plastik mermiler ile kararlı ve acımasız bir sertlik sergiledi. Polis, HDP’nin oturma eylemini sahiplenmesi ve destek çağrısı yapması yüzünden yasaklandığını açıkça ifade etti. Kısacası polis, “HDP’nin dahil olduğu herhangi bir şeye izin vermeyeceğiz” demek istedi, daha doğrusu (devletin bu politikasını) tekrarlamış oldu. Bu yaklaşıma ve ısrara rağmen HDP’nin alana girişi ve sokakta bekleyenlerin de ısrarla polise direnç göstermesi tam da istenilen sonucu hazırladı. Cumartesi anneleri ve kayıp yakınları zarar gördü, kimi sürüklendi, kimi gözaltına alındı. Sivil alan, sivil talep siyasallaştı! Sivil alan sivillerden alınarak siyasilerin alanına dönüştürüldü (tıpkı anadilimiz Kürtçenin siyasi bir argüman haline getirilmesi gibi). Böylece polis karşısında kendisine direnenleri iki saatte dağıtıverdi ve 700. oturma eylemi yapılamadı.

Sokaktaki olaylar böylece devam etti. Bir ara Sezai Temelli ve Pervin Buldan yan yana kalabalığa karıştı. Arat Dink’in verilmemesi gibi fotolar böyle oluştu. Ardından polis Hazzopulo Pasajına girerek orayı da dağıttı. Bunların hiçbiri olmayabilirdi. Bunların üzerinden mağduriyet, bunların üzerinden politika, bunların üzerinden suçlamalar yapılmamalıydı. Siyasiler ve destek için gelen insanlar çatışmaya girmemeli, sakin ve sessizce beklemeli ve sivil bir eyleme mesafelerini koruyabilmeliydi ama yaşanan bu değildi.

Görünen o ki, cumartesi annelerinin 700. kez oturması yakınlardaki bir cumartesi günü gerçekleşmeyecek. Ve bunda kimlerin katkısının olduğu üzerine tutarlı, dobra ve gerçek tartışma başlatılmazsa kayıpların kemikleri, nasıl kaybedildikleri, kaybedenler bilinmeyecek ve adalet asla elde edilemeyecek. Sivil alansa tamamen kaybedilecek.

Sivil taleplerin ideolojisi, arka planı olmaz ve olmasına izin verilemez. Cumartesi Anneleri’ne Sezen Aksu, Emine Erdoğan da sahip çıkabilmişti ve kayıp yakınlarının talepleri, ifade ediş biçimleri, yöntemleri hala da değişmiş değil: Kayıplarının kemiklerini alıp törenle defnetmek ve akıbetlerini öğrenmek istiyorlar. O gün, o meydanda sivil alan Cumartesi Anneleri’nin kılavuzluğunda güçlenerek, güven vererek, genişleyerek, çoğalarak çıkabilirdi.

Bundan sonrasında Cumartesi Anneleri’nin sesini bastıran her cenahtan gelen ses susarsa, adımlar kayıp yakınlarının adımlarının bir adım gerisinden gelirse toparlanma olasıdır. Bırakınız kayıp yakınlarının sesi ile muhataplarının sesinden başka ses işitilmesin, bırakınız bizim sessiz desteğimizle bu iki ses başbaşa kalsın; o zaman açığa çıkar sivilin sesi inilti mi, yoksa gümbürtü mü!

9400 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:48:14

Aziz Yağan

Yazarın Önceki Yazıları

İlk Kim ‘KDP, Barzani İhaneti’ Dedi! Kayyum Ayanasında Görünenleri Seçebilmek Radikal Demokrasi İhraç Eden Kürde Demokrasi Yok mu! Nezihe’siz, Menderes’siz Bölge fakat XYP’li Kürd! Seçimler (IX): Hangi Seçmen HAK-PAR’a Şans Oyu Verebilir? Seçimler (VIII): PAK ve Tevger’in HAK-PAR Desteği Seçimler (VII): PKK’den Erdoğan’a Destek Demirtaş, HDP, YSP için PKK! Seçimler (VI): HDP ve YSP’siz Millet İttifakı! Seçimler (V): Seçilmişlerin Ortaklığı Değerler.. Bedeller.. Değerler.. Ahmet Türk ve Kürd Halkına Düşman Ahlaksız Kürd! Seçimler (IV): Kötünün İyileştirilmesi mi, İyiye Dokunulmazlık mı? Seçimler (III): HÜDA PAR’la Hatırlatılan Seçimler (II): Bizi …’lileşmekten Kim Koruyacak? Bursaspor Stadının İçi ve Dışı Seçimler (I): Kürdün Cumhurbaşkanlığı Seçimi Körleşmesi Deprem Bölgesinin Gönüllüleri Partiler Kürdce Anadilinde Eğitim, Kürdler, Cumhurbaşkanı Seçimi Paris Kürd Katliamı, PKK ve Kürd Partileri PKK mi, HİZBULLAH mı, JİTEM mi? ASALA’laşan PKK Suçluları ve Suçlarını Öven Devrimciler Legal Apocuların Demokrasi İttifakı ve ‘Kurdi’ Ayak Legal Apocuların Olası Yeni ‘Bedel Ödeme Zamanı’ Bölgenin Yaklaşan Zamanı ve Bilincimiz Kuzeyliliğin Esasları ve PKK’ciliğin Esasları PKK’nin, Apocuların, PKK’cilerin Kimyasal Silah Kullanıldığına Dair İddiası PKK’nin Bölgemize, KBY’ye Savaş Tehdidi ve Kuzey Toplumu Aziz Yağan: Kürdce mi, Statü mü, Yoksa İkisi Birden mi? Berlin, Kiev, Diyarbakır Kimi Kürdler HDP için Yine KürTleşmenin Eşiğinde Çocuklarını Yiyen ve Yedirten Kürd Toplumu (I) Kürdce, KürD Hareketi ve KürT Aydınları Gri Alan, Beyaz Alan, HAK-PAR, Kürd Seçmen Kılıçdaroğlu, Bablekan ve İmralı Kimi Kürdün Adalet, Eşitlik, Yardım İsteme Biçimi Kürdler Öfkeli Türk Kalabalıklarından Nasıl Korunabilir? Orman Yangınları, HDP, Öfkeli Türk Kalabalıkları ve Kürdler Manavgat Yangını ve Yaklaşan Şiddet Tehlikesi HDP’nin Kürde Kaybettirici, Kutuplaştıcı Politikası Afyon ile Kuzey Arasındaki Mekik Kaç Zengin, Kaç Vekil Çıkarır! İğneli Beşik, Mum Söndü, Kuyruklu’dan İlk Gece Hakkı’na Edebiyat Editörü, Yazar, Taşra Gönüllüsü Kürd Yazar (II) Edebiyat Editörü, Yazar, Taşra Gönüllüsü Kürd Yazar (I) Aldatılanı Aldatmak Coğrafi Statü ve Kültürel Kimlik Ayrımı PKK’den İbrahim Güçlü’ye Bir Tehdit Daha Kürdler ve Ankara İttifakları Olası Şengal Katliamını Kürdler Durdurabilmeli HDK ve Kürdistani İttifak Çalışması Kürdler Yeni Anayasada Nasıl Yer Alabilir? Ankara’da İstenmeyen HDP’nin Kaderi Kimin Elinde? Kürdce Anadili Kampanyaları ve Sivil Alan Kürdlerde ”Şimdi” nin İcadı ve İnşası(*) Trump Kürd Olsaydı Bazı Kürdler O’na Terörist Der miydi! Kürd Reformu Söylentilerindeki Eksik Kürdistan Bölgesel Yönetimi Ne Yapmalı? PKK’yi Yabancı Bir Örgütten Tanımak, Tanımlamak PKK’nin Yeri Neresi? Düşmanları Sevindirmeyenler KBY, PKK için Önlemler Almalıdır Kürdistan Bölgesel Yönetimine Çağrı Ey Dünya, Kötülüğün Kaynağı Bu Kez Ahiretsizler Kürdlerin HDP'ye mesafesi Leyla Güven’in Kürdlüğü, Berberoğlu’nun Türklüğü Osman Baydemir Apocu mu, değil mi! KürT aydını ile KürD aydını Öcalan, Aidan James, PKK PKK’yi Terk Edemeyenler ''Benim Ülkem Dilim'': Topraksız ve Statüsüz Çerçeve (I): Kangren Kulp’ta Beş Kürd Daha Parçalandı Şeyh Abdulkerim Çevik’i Öldürmeyeceksin! Uygur Türkleri, Kürdlerin Yaklaşımı ve Dünyanın Geri Kalanı Sıra Kürd Dili ve Kültüründe mi? Tanrı Vardır ve Adı da Petrunya’dır Kürd Temsiliyeti de Nesi? Ayrışalım (III) -Rojava Kahramanları- Ayrışalım (II) Ayrışalım SUSAMAM, rapçı Miraç, Kürd Yanılsaması Karşılıksız Aşığın Kürd Hali Kayyım Atamaları Kime Karşı: KürDlere mi, KürTlere mi, Halklara mı? İyaz bin Ganem’e karşı İlhan Diken!!! Bağlar Belediye Meclisi: Medeni Ölüm 160 TL İstanbul’da Seçmen ve Aday Uyumu Kürdler İçin de 'Her Şey Çok Güzel Olsun!' Selçuk Mızraklı, Zorbalık, Handan Ekici 24 Haziran’da ne yapmalıyız? HAMLE: Şuursuzluğa Karşı HAMLE: Ciddiyete Davet! Onur Ünlü’den ‘Gerçek Kesit: Manyak’ HAMLE: Yerel Seçimleri Kazanmak, ama Nasıl? Afrin’de Siviller Öldükçe Güçlenmek! HAMLE: Peki ama Hangi Partiyle? HAMLE: Reform için Yerel Seçimler Ferdinand: Daima kendiniz olun ve Tres’e ne olduğunu sormayın! Beden ve Ruh: Bağımsız Kişilikler Ali Kemal Çınar û Génco Kemal’in ‘Adalet’i ve Kürtler İşkenceciler Çocuklarını Sevebilir mi? İllegalite ve Kürdler Sesi kesilen taşlar ve onların arasında bir şair Sansüre Karşı ‘Zer’ Kürdler; Rejim Yanlıları ve Karşıtlarının Fedaisi mi! Aziz Yağan-İrfan Burulday; Parlamentodaki Siyasi Partilere ve Kürd Seçmenlere Çağrı Geçmişle hesaplaşma, yarına köprü: Geçersiz oy Evet, Hayır, Boykot ve Kürdler için 4’üncü yol Biz O Hendekleri …! Ariel’den Arielle’ya: Küçük Deniz Kızı Türkiye, Almanya, Hollanda ve Nefret Söylemi Vank’ın Çocukları: Tarihsel Hakikat Mücadelesi Aziz Yağan: Türkiye’de toplumsal ve bölgesel anlamda Kürtlerin temsiliyeti yoktur Jale ve Mehmet Elbistan Vatandaş Anadilinde Konuş! Kürd Tarafı ve Post-Olgusal Siyaset Prensim, Ömrümün Kalanı Sensin! Derik Kaymakamına Sabotaj Ekşi Elmalar’a ilaveten PKK ile Nereye Doğru? Atatürk’ünü Arayan Ahmet Altan PKK Vekilleri Öldürmeyi Denedi mi! Yılmaz Erdoğan'ın Ekşi Elmalar'ı Kürdler Onursuz, Benliksiz, Haysiyetsiz mi! Kürdlerin Acılarıyla Alay! İki Ustadan Kısa Bir Film: Borrowed Time Kalandar Soğuğu: Bi Dur Be Adam! Medeni Ölüm, Alternatif Model, Fahriye Adsay Sevimsiz Düşünüşler... Halay, Abdullah Keskin, Avesta Koşun Kürtler, Köşede Kurtlar Şeker Dağıtıyor! Mustafa Kemal'in İçimizdeki Askerleri Haksızlık: 'Madımak: Carina’nın Günlüğü' Küçük Prens Kor’u Kor Yakar Demirkubuz'un Bulantısını Gözardı Etmemek Gerek Kuzeyliler Kuzey’e Sabitlendi mi? Kaplumbağa Kabuğu İçindeki 'Yitik Kuşlar'! Heine, Faşizm ve Romansero-Bimini Kürdler ve Diğer Milletler Terörist Değildir Hendek Tatbikatı sayesinde Tanrı Türk'ü Koruyacak Yas Öyküsü Cizre’de Çıkış Yokmuş, Peki Kuzey’de Var mı? İttifakın İç’ten Olanı Hey Sevgilim!.. Yok Bişey Lanetli Olan Mekanlar Değil İnsanlar IŞİD Alevilere saldırır mı? İç Savaş Kılıftır Acildir! Tüm Kürdlerin Dikkatine! Çocuklarımızı Yedirten ÖzYönetim! Sahte Kül Kedisi Bal Kabağını Yolda Yer FİLİZ KORKMAZ’ın anısına İslami Bireylere Günahkar Diyarbakır Hay Way Zaman / Dersim'in Kayıp Kızları Asasız Musa / Musayê Bê Asa Hayastan Aynı Yıldızın Altında Sen Aydınlatırsın Geceyi Bir Dersim Hikayesi Halam Geldi Günahın Dokunuşu / A Touch Of Sin Fare sen aslında... Pieta / Acı – Aziz Yağan
x